2. Bölüm "Instagram"

9.4K 293 337
                                    

Nisan 2018

Sabahın ilk ışıkları gözlerimi açmam için beni zorlarken yatağımda huzursuzca kıpırdanmış ve huysuzca mırıldanmaya başlamıştım. Bugün cumartesiydi. Geç kalkma hakkına en çok bugün sahip olmalıydım!

"Uyan Funda! Uyan haydi!"

Elif'in kulak tırmalayan sesi bana ulaştığında sinirle oflayıp örtümü başıma kadar çektim. Dünkü doğum günü, düzeltiyorum çılgın doğum günü, kutlamalarından sonra bir hayli yorulmuş, gece yarısı yatağıma nasıl girdiğimi bile unutmuştum.

Tabiiki de beni yoran sınıfta üflediğim bir mum ve öğrencilerimin benim için hazırladıkları minik sürpriz değildi. Şu hayata sıkıcı gelip, sıkıcı gideceğimi her daim dillendiren canım arkadaşım Elif, dün gece evde parti vermişti! Tabii onun en büyük destekçisi Kiraz da her zaman ki gibi onu tuttuğu için onlara ayak uydurmak zorunda kalmıştım. Başım patlamak üzereydi sanki.

"Ya Funda kalksana ya! Resmen aramızda ilk yirmi yedi olan sensin ve bu senin hayata yirmi yedi olarak baktığın ilk gün! Uyuyamazsın!"

Kafamdaki örtüyü yavaşça indirdim ve dağılmış saçlarımın arasından Elif'e bakmaya çalıştım. Bu enerjinin sebebi neydi böyle? Resmen yüzüne baktığımda bile kıvır kıvır kısa saçlarından enerji saçtığını görebiliyordum. Nasıl başarıyordu bunu?

"Yirmi yedi yaşına girmiş olmamın dünden tek farkı bugün daha yaşlı olmam! O yüzden şimdi perdeleri çek ve yavaşça odamı terket!"

Tabiki de Elif beni asla dinlemedi. Bacaklarıma doladığım örtümü üzerimden çekerek ısıya alışmış bedenime soğuk hava değmesine sebep olduğu yetmiyormuş gibi bir de odamın pencerelerini açmaya koyulmuştu.
Yattığım yataktan sinirle doğruldum ve başımın aslında ne kadar çok ağrıdığını o an farkettim. Dudaklarımdan firar eden inlemeyle beraber başımı iki elimin arasına sıkıştırıp yatakta cenin pozisyonunu alırken Kiraz da gelmişti odama.

"Bunun nesi var böyle?"

Soruyu yönelttiği Elif de onun gibi yanıma geldi ve başımda dikilmeye başladılar. İkisi kendi aralarında konuşurken, çektiğim baş ağrısının beni ne kadar zorladığından zerre haberleri olmadığına neredeyse emindim.

"Dünden kalma hanımefendi! Biz parti yaptık, demedik ki içmenin dibine vur. Hem sen edebiyat öğretmenisin, içmek senin neyine?"

"Aynen kızım ya, sana meyve suyu almıştık oysa biz. İçmeseydin şimdi iki büklüm kıvranıyor olmazdın,"

"Ya," diye isyan ettim yattığım yerden kıvranırken. "Siz nasıl arkadaşsınız böyle? Dün gece içmem için beni gaza getirirken hiç bu kadar masum değildiniz!"

Konuşurken ağlamaya başlamamla beraber başımın ağrısı iki katına çıkmış gibi hissediyordum. Gözlerim en ufak bir şeyde dolmaya hazırdı zaten. Böyle bir insandım ben işte. En ufak bir sorunda, ufak bir kalp ağrısında bile gözyaşlarım dizilirdi gözlerime. Küçükken de böyleydi, yirmi yedi yaşına girmiştim hala böyleydi.

Annem gibiydim aslında. Onun gibi her zaman savunmasız her zaman ağlayan bir insandım. Duygularımı kontrol edememeyi en ufak problemde bile kendini yerlere atıp yas tutan annemden almıştım. Oysa ne çok şey atlatmıştım bugüne kadar, nelerin altından kalkabilmiştim... Belki yalnız olsaydım asla kalkamayacağım o şeyleri, nasıl da bırakmıştım geride...

"Aaa yine başladı bu ağlamaya,"dedi Kiraz yanıma oturup bana sarılırken. Onu tanıdığım günden beri ağlamamdan nefret ettiğini biliyordum. Ona göre ağlamak bir insanın en büyük zayıflığıydı.Ve ona kalırsa bu zayıflık her zaman gizli tutulmalıydı ama ben asla bunu başaramıyordum.

FUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin