Bu bölümü desteğini hiç eksik etmeyen, biricik nh_ozb'a ithaf ediyorum ❤️ Sen iyi ki varsın ❤️❤️
Multimedyada yer alan parça çok çok kıymetli. Dinleyin derim.
Okuyan herkesten yorum istesem çok mu olur? Çok özeller💓
Keyifli okumalar!
Derin bir uykunun kollarındaki huzura hasret, başımdaki ağrı, kollarımdaki mükemmel adamın varlığıyla gözlerimi araladım, yeni bir gün için. Bedenim günlerdir süregelen bir yorgunluğu taşıyordu. Bitkin hissediyordum. Bir on yıl daha yaşlanmış, geçmişim ve geleceğim arasındaki o yerde tıkılmış gibiydim. Nefes almak sadece hayati bir fonksiyonken, kız kardeşlerime olan vicdan azabımla bir olmuş, bir yılan misali boğazımı sarmalamıştı.
Kollarında can bulduğum bu adam bile çare olamıyorken derdime, nereye kaçacaktım?
Kaçacak hiçbir yer yoktu. Küçük bir çocuk gibi sıkışıp kalmıştım köşeye. Ne ara büyüdüğümü bilmediğim, on sekizden sonra geçen yılları sayamadığım ömrüm, yetişkinliğim, hepsi yok olup gitmiş, bir gece yarısı, taş duvarlarından atlarken dizini kanatarak çıktığı evini terk eden küçük bir kız çocuğunun titreyen parmak uçlarında, korkak adımlarında can çekişmeye başlamıştım yeniden. Kafamın içindeki milyon tane sorunun her biri aynı yere çıkıyordu. Nasıl bir insandım ben? Kendime yazılmasından kaçtığım kaderden kaçıp kurtulmuşken kız kardeşimi o kadere nasıl mahkum edebilmiştim? Bu da yetmezmiş gibi aynı kaderi bir diğer kardeşimin de yaşamasına şahit oluyordum adım adım. Bunun gerçek olabilme ihtimali bile kalbimi paramparça ederken, gerçekleştiğini hayal dahi edemiyordum.
Sıkıntıyla bir nefes saldım, göğüslerimi yoran, ruhumu üşüten soğuk bir nefesti bu. Uykusuzluk ve yorgunluk ile saatler süren bir arkadaşlık kurmuştum. Sinan'ın kollarında saatlerce ağladığımı ve konuştuğumu hatırlıyordum. Bir ara kuş kadar hafif bir uykuya dalmış olmalıydım. Zaman kavramım tamamen yok olduğu için ne kadar sürdüğünü hatırlamıyordum fakat gözlerimi yeniden açtığımda, kemikli yüzünün her köşesinde hayat bulduğum adam, dünyanın en güzel görüntüsüyle uykuya geçmiş, kollarıyla bedenimi sıkıca sarmıştı. Fakat onun her bir zerresine aşık olduğum yüzü beni alıp götürmüyordu bu sefer; uçsuz bucaksız diyarlara doğru. Olduğum yerdeydim. Onun kollarındaydım, evet. Lakin bu her zamankinden farklı olarak beni gerçeğin daha çok içine çekmiş, işgal altında kalan duygularımı bastırabilmem için bir fırsat olmamış, bilakis saklanmaya yüz tutan tüm korkularımı ortaya çıkarmıştı.
Yüreğimdeki ağırlık her saniye artarken, daha fazla dayamadım ve olabildiğince sessiz, Sinan'ın kollarından, çıktım. Doğrulmamla beraber mırıldanıp sakallarıyla örtülü çenesini büktü ama iki saniye arayla yönünü değiştirip uykusuna devam etti. Çocuğunu izler bir annenin şefkatiyle üzerini örttüm ve geniş odasını dolduran kocaman, beyaz örtüsünün köşeleri yerinden çıkmış yatağından çıktım. Hareketlerim sükut dolu lakin hızlıydı. Üzerimde Sinan'ın V yaka, siyah bir tişörtü, soğuğu hisseden bacaklarım tüm vücudumun kasılmasına neden olurken, kıyafetlerimi giymek istedim. Ama dün gece ne ara çıkardığımı bilmediğim siyah taytımı ve kırmızı kazağımı bulamıyordum. Üstelik Sinan'ın uyanmasını da istemiyordum. Saat henüz çok erkendi, onun da çok yorgun olduğunu biliyordum.
Çaresizlikle odadan çıktığımda, önümdeki uzun koridoru aşıp Sinan'ın salonunda buldum kendimi. Evimi çok seviyordum ama Sinan'ın şehrin tüm güzelliklerini ayaklar altına seren dairesine her gelişimde hayranlıkla izlediğim manzaraya olan hayranlığım bambaşkaydı. Boyası yakın zamanda yenilenmiş lüks daire, yine aynı koyu renklerle örtünmüştü fakat buna rağmen ferahlığından hiçbir şey kaybetmemişti. Salonun boydan boya yere uzanan camları, güneşin aydınlatmaya çalıştığı koca şehrin bir krokisini, üzerinde martılar uçan masmavi denizin güzelliğini seriyordu ayaklarımın altına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
General Fiction"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...