40. Bölüm "Utanç"

1.7K 95 34
                                    

Merhaba!

Funda'yı gerçekten çok özledim. Sizler de özlediniz mi? Doğrusu bölümü bayadır tamamlamıştım ama 15 oyu bekledim. Fakat gelmedi, 14'te tıkandı. Olsun, canınız sağ olsun ben oy veren herkese teşekkür ediyorum ve fikirleriniz yoruma davet ediyorum sizleri 😚😚❤️

Bu bölümü geçen bölüm oyları ile destek olan herkese ithaf ediyorum ❤️

Keyifli okumalar!

Sabah uyandığımda Sinan yoktu. Doğrusu, gözlerimi araladığın ilk anı "sabah" olarak nitelendirmemle çelişen bir saatte kalkmıştım. Öğleni çoktan geçmiş, dersime birkaç saatten az zaman kalmıştı. Beni dün sersem bir hale getiren alkol, her zaman olduğu gibi saatlerce uyumamla sonuçlanmıştı. Gündüz Kafe'de çalışmaya başlayana dek hiç içmemiştim lakin o zamanlar sürekli içinde olduğum için yavaş yavaş denemeler derken, bazı günler kaçırdığım oluyordu. İşte o zamanlarda da tıpkı bugün olduğu gibi saatlerce uyku uyumadan kendime gelemiyordum.

Daha fazla oyalanmanın bir manası olmadığını anladığımda yataktan kalkıp sabahın erken saatlerinde işe giden sevgilimi düşünmeye başladım. Bizim için öylesine usun bir haftaydı ki... Onun desteği olmasaydı muhtemelen sakat çıkacağım bir haftaydı. Daha ailemle karşı karşıya gelmemin şokunu atlatmadan birçok şey yaşamıştım. Helin gelmişti, Boran kendi ve ailesi için bir ev tutmuştu ve ben İstanbul'a gidip önce Sinan'ın ailesiyle tanışmış, rezil bir ağlama krizi ile kendimi Sinan'ın samimi bir dostunun kapısında bulmuştum. Dün gece ise son haftaya okkalı bir vuruştu. Sanırım ne bedenim, ne de psikolojim hızlı tempoyu kaldıramıyordu. Ailevi nedenlerden olan çöküntülerim, son on yılın huysuz birer birikimiydi. Kendime haksızlık yaptığımı ve bunu yaparken Sinan'a da zarar verdiğimi düşünüyordum, sonra gözlerimin önüne birkaç gün önce gördüğüm Gizem geliyordu ve acı çektiğime dair oluşan tüm hislerim birer utanç kaynağı oluveriyordu. Bu da dert mi, diyordum. Benim yaşadıklarım canımı yakıp yıpratıyorduysa, Gizem kim bilir ne haldeydi?

Yataktan ayrılmak zorlu bir işkenceydi. Sonunda ayaklanıp banyoya girdiğimde boş midem adeta kaynıyordu. Lakin o mideyi doldurmadan önce pek de güzel kokmayan bedenimi temizlemeye karar verdim. Neyseki yanımda kıyafetlerim vardı. Dün İstanbul'dan getirmiş olmamız gereken çantaları evin içinde aramaya koyulduğumda, gece ne ara kendime gelip pijamalarımı giydiğimi düşünüyordum. Hoş, ben yarı baygın uyurken Sinan'ın bana giydirmiş olması kuvvetle muhtemeldi. Lakin bu ayrıntı bana başka bir şeyi fark ettirmişti. Artık ondan eskisi kadar utanmıyordum. Onun beni giydirmesi sadece kendimde olmayışımdan ötürü kötü hissettirmişti. Bedenimi görmesi artık normal gibiydi. Sanırım bu yüzden aramızdaki tüm engelleri yıkmış sayılıyorduk.

Gereksiz uzunluktaki kıyafet arayışım Sinan'ın odasındaki küçük dolap odasında bitince, neden ilk buraya bakmadığımı sorguluyordum. Hızla yeni gün için uygun bir şeyler buldum ve banyoya koşturdum. Bedenim de dengesini şaşmış gibiydi. Mesanem patlayacak gibi hissediyordum. Fakat banyoya girdiğimde beni bekleyen ömrümdeki en kötü andan kalan birkaç parçaydı.

İlk önce pijamamın altında iç çamaşırı olmadığını fark ettim ki dün giydiğim kısa elbisenin altında bir çamaşır olduğuna emindim. Sinan'ın kıyafetlerimi değiştirmesi ve utanç seviyemle ilgili düşüncelerim saniyesinde değişirken dün geceki kıyafetlerimi banyoda duran, dekora uygun siyah çamaşır sepetinde buldum. Hemen orada, yine siyah çamaşır makinesinin yanında durmuş bana adeta el sallıyorlardı. İçimden bir ses bu anı sorgulamadan duş alıp çıkmamı söylese de merak içinde kıvranan şüpheli yanımı bastıramadım ve sepetin içinde duran elbisemi çıkarıp burnuma yaklaştırdım.

Islak kalmış bez kokusunu andıran yoğun alkol kokusu ve...

Mesanemin ayarına!

Bu ciddi olamazdı, olmamalıydı. Cidden altıma mı işemiştim? Hızlı hareketlerle sepeti karıştırdım ve şu an üzerimde bulunması gereken çamaşır parçasını da bulup emin olmak adına inceledim. O küçük kumaş parçası bile ağzını bükerek kahkaha atıyordu. Adamın hayatını yeterince işgal etmiyormuşum gibi bir de beni temizlemişti. Hem de işediğim için. Bu öylesine berbat bir histi ki saniyeler içinde dolan gözlerime yenildim ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Sallanan omuzlarım eşliğinde üzerimdeki pijamaları ve dün geceden kalma kıyafetleri çamaşır makinesine atıp yıkamaya almıştım. Bu saatten sonraki adımları da Sinan'a yaptıracak olsaydım bir daha yüzüne bakamazdım sanırım. Az önce çıplak bedenimi görmüş olmasının utanç verici olmasından bahsetmiştim, değil mi? Tam bir aptaldım. Duşa girip suyun altında haşlanan bedenimi sökercesine yıkarken yakınabildiği tek şeyde buydu işte: Aptallığım.

FUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin