Yerde , kucağımda öylece duran Evan hâlâ elleriyle kendine zarar vermeye çalıştığında ellerini sıkıca tutarak bu seferde ben bağırmıştım.
" YETER EVAN! Sakin ol. "
Siyah saçlarından çektiği ellerinin üstündeki ellerimi sıkıca kavradığında sesimi çıkarmadan vereceği tepkiyi beklemeye başladım.
Koca cüssesini olduğu yerden biraz daha bana döndürerek kafasını göğsüme yaslayan koca bebeğe şaşırarak bakmıştım. Kalın sesiyle başlayan Evan'ı dikkatle dinlemeye başladığımda pişmanlık bedenimi çoktan ele geçirmişti bile...
" Bugün annemin öldüğü gün. Sırf mutlu suratından bir gram üzüntü geçmesin diye söylemedim. Gerçi söylesem bile pek umursamazsın ya... Berlinda yanıma bile gelmedi bugün benim. Benim gitme gibi bir durumum dahi olamaz zaten. Bunları açıklıyorum çünkü ben senin sandığın ya da düşündüğün gibi bir adam asla olmadım. Sana seni sevdiğimi söylemek isterdim ama haketmiyorsun ki ! Bana bir gram tebessüm ettiğini görsem tüm şiirleri şarkıları sana yazarım. Ama benim senin için ifade ettiğim şeyle senin benim için ifade ettiğin şey bir değil. Ben ateşler de yanarken sen dalgalı derin sularla boğuşuyorsun... "
Evan daha konuşamaz bir şekilde sustuğunda dilimi yutmuş gibi bir süre susarak öylece göğsümde yatan kafasındaki saçlarını okşamıştım. Annesi ölmüştü onun bugün... Hiç bir şey olmamış gibi davranmıştı. Sığınacak kimse bulamamıştı ki kendine. Kalbim sıkıştığında bir kaç cümlede ben söylemiştim kucağımda yatan kalbi kırık ama dimdik duran adama...
" Duygusuz kalpsiz gibi görünebilirim. Ama ne durumda olursak olalım bilseydim sarıp sarmalardım seni... Ailesizliği bende...iyi bilirim."
Dediklerime tek bir kelime bile söylemeyen Evan sadece gözünü dikmiş tepemizde bizi aydınlatmaya yemin eden ayı seyrediyordu.
Rüzgarın tenimize değdiği gecenin karanlık yüzünde kaybolurken , ciğerlerine derince bir nefes çeken Evan , bizi sessizliğin en dibine bırakacak o cümleleri fısıldadı.
" Rüzgar , yine kokunu doladı etrafıma... Anlacağın yine canım burnumda."
●●●
Yattığım yataktan alarmın sesiyle kalkmak zorunda kaldığımda fazla oyalanmadan banyoya doğru ilerledim ve rutin işlerimi yapmaya başladım. Dun gece neredeyse hiç uyuyamamıştım.
Evan'ın beni sevdiği gözle görülür bir gerçekti... Ama benim kimseye güvenemediğim gerçeğini de unutmamak lazımdı. Annesinin öldüğünü öğrendiğimde kendi annem geldi gözlerimin önüne. Gözlerimin önünde izlediğim , kendini ölüme benim için teslim eden annem...
Düşüncelerimi hızla kafamdan gondererek duşa girmek için hazırlanmaya başlamıştım.
●●●
Banyodan çıktığımda kuruttuğum saçlarımı dağınık bir topuz yaparak yüksek bel siyah bir kot üzerine askılı crop ve onun üzerine de deri bir ceket giymiştim.
Burda hava sürekli aynıydı... Soğuk ama fazla üşütmüyor. Sıcak değil ama askılı da gezdirmiyor...
Ayağıma da postallarımı giyip bir farklılik olsun diye biraz da makyaj yapmıştım.
Kırmızı ruju severdim. Simsiyah göruntümün yanında asiliğimi yansıtan rujumu sürdüktens onra uzun kirpiklerime biraz da rimel sürüp odadan çıktım.Vanessa odada yoktu. Kahvaltıya inmişlerdir muhtemelen... Yemekhaneden içeri girdiğimde tıklım tıklım olan masalardan takımı görmem zor olsa da elini havaya kaldırmış beni kadrajına alan John sayesinde görmüş ve masaya doğru ilerlemeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSANMIŞ VARİS
FantasyAy Tanrıçasının varisi , Son ejder soyunun süvarisi Luna Santana... Cadıların laneti ve çözmesi gereken büyük bir kehanetin kor alevleri içine , anlamadığı bir anda düşen Luna , bilmediği bir çok kapıyı da beraberinde açacak ve tüm sırları açığa çık...