14. Bölüm

98 13 53
                                    

Kıvılcım:

Herkesi şaşkına çeviren geri dönüş, kimsenin beklediği gibi değildi. Dönmesini bile beklemiyorlardı aslında. Derigezenlere katılanların asırlar sonra geldiğini söylemişti zira Kira'nın annesi.

Kıyafetleri hatırladıklarından farklıydı, vücudunda ağır yaralar vardı, kıyafetleri aldığı darbelerle yırtılmıştı ve sedyenin üstünde baygın bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu. Elinden hiçbir şekilde indirmediği bir mızrak vardı yanında getirdiği. Birkaç defa elinden almaya çalışmışlardı ama öyle kavramıştı ki mızrağı, ne kadar deneseler de alamamışlardı.

Şokun etkisiyle kaskatı kesilmiş olabileceğini söylemişti Lydia. Uyanınca anlaşılırdı her şey.

Bir türlü içinden çıkamadıkları veteriner kliniğinde bu kez de Kira'nın uyanmasını bekliyorlardı.

Lydia, Kira'nın yaralarını temizleyen Deaton'a baktı. Daha sonra ona gördükleri hakkında uzunca danışmalıydı. Monroe'nun Hydra olduğunu düşünüyordu, gördüklerini o şekilde yorumlamıştı ama emin değildi.

İçeriye vuran ışığa baktı. İlk bakışta ay ışığı gibi görünüyordu fakat sonradan güneş ışığı gibi de göründüğü oluyordu. Deaton; boyutların mutlaka ayrılacağını, buna mecbur olduklarını söylemişti ama görünüşe bakılırsa o zaman dilimine henüz ulaşamamışlardı . Garip bir durumdu. Birkaç saat içinde halk, hiçbir şey olmamış gibi sokaklara dökülmüştü yeniden. Bazıları hiçbir şeyin farkında bile değildi. Boyut yavaş yavaş kayboluyordu.

Topuklularının zeminde çıkardığı sesler yankı yapıyordu. Kollarını birbirine dolayıp başka bir odanın penceresinden dışarıyı izlemeye başladı. Diğer odadaki kalabalık onu rahatsız etmişti.

Karnında hissettiği eller ve omzuna yaslanan çenenin sahibine gülümsedi Lydia. Stiles yine her zamanki gibi yanındaydı. Kollarının arasındaki Lydia'yı biraz daha yaklaştırdı tutuşunu sıkılaştırarak.

"Bunun da üstesinden gelebileceğimizi biliyorsun. Avcılarla hep uğraşıyorduk zaten. Hydra ve bilmediğimiz bu boyutun sahibi her kimse, onu da bulacağız ve kurtulacağız." Lydia kafasını arkaya attı. Stiles'ın omzuna yasladı o da kafasını.

"Bu kez yapabileceğimizden emin değilim. Güçlerimin çoğunu artık kontrol edebilmeme rağmen hâlâ bir işe yaramıyor gibi hissediyorum. Ya içinizden birine zarar gelirse ve ben bunu hissedemezsem?" içindeki huzursuzluğun başka bir açıklaması olabileceğini düşünmüyordu.

Stiles Lydia'yı sarmalamayı bırakıp onu kendisine doğru çevirdi ve yüzünü ellerinin arasına hapsetti.

"O güzel sesinle boş konuşmayı bırak ve beni dinle Küçük Deniz Kızı; bunca zaman kıçımızı kurtardıktan sonra kendine işe yaramaz diyemezsin. Hiçbirimize hiçbir şey olmayacak. Bana güveniyor musun?" Lydia ufak bir kıkırtıyla Stiles'ın ellerine bir buse kondurdu.

"Sarkastik düşüncelerinin sonuçlarına bakacak olursak, sana güvenirsem kafayı yerim ama evet. Güveniyorum." Stiles gözlerini devirip ellerini Lydia'nın yanaklarından çekip iki yanına sarkıttı.

"Bunun için seni daha sonra yiyeceğim Lydia. Şimdi her ne kadar bunu istemesem de diğerlerinin yanına dönmeliyiz. Bize ihtiyaçları var." Lydia kollarını Stiles'ın beline doladı.

"Benim de sana ihtiyacım var ama ben onlar kadar mızmızlanmıyorum." Stiles boş bulundu.

"Aslında yapıyorsun.... Yani demek istediğim-"

"Stiles... On saniye içinde saklanacak bir yer bulmazsan seni kendi ellerimle parçalara ayırırım... Scott bile kurtaramaz!" Stiles kafasını hızla sallayıp kaçmadan önce Lydia'nın yanağına sulu bir öpücük kondurdu ve topuklarını kalçasına vurarak diğer odaya kaçtı.

Reflection // Teen WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin