Sarı Karanfil:
Göğsündeki ağırlıkla gözlerini açtı Scott, günün erken saatlerinde. Malia kolunu onun vücuduna sıkıca sarmış, üstünde öylece uzanıyordu.
Eğer bir kurt adam olmasaydı bağırsakları çoktan burun deliklerinden fışkırıyor olurdu. Malia'nın hayatının çoğunu vahşi yaşamda geçirmiş olmasının ona verdiği bir hediyeydi; uyurken bir piton misali sarıp sarmalayarak üstünde ona galip gelen bir basınçla sarılmak.
Her an saldırmaya hazır bir hali vardı. Uykusunda bazen onu avına saldırır gibi patakladığı da oluyordu.
Scott Malia'nın kollarının arasından sıvışmaya çalışırken göğüs kafesini adeta daraltan bir suçluluk duygusu hissetti. Sadece Kira'dan da kaynaklanmıyordu.
Bugün aciz bedeninde, Allison'ın mezarına gidecek cesareti bulmuştu sonunda. Onun doğum gününde.
Malia'yı yavaşça yanına indirdi ve dolabın karşısına geçti. Dolmuş gözlerini kapattı birkaç saniye. Ağlamak istemiyordu. Boğazındaki yumruyu iyiden iyiye hissetmeye başlamıştı.
Dolabının karşısına geçti. Kendisine bir takım elbise seçmesi gerekiyordu. Allison ile ilk danslarımda giydiği takım elbise çarptı gözüne. Elleri titreyerek çıkardı onu dolaptan. Gördükçe içi acıdığı için küçücük dolabın en görünmeyen yerine tıkıştırmıştı.
Burnunu çekip koltuğun üstüne koydu elindekini. Allison görmeyecekse basit bir kumaş parçasından farksızdı ama her zaman özel olmuştu onun için.
Dolabı kapattı ve lavaboya girdi. Saçlarına baktı. Uzamışlardı. Belki biraz kısaltmalıydı, sakallarını da kesmesi gerekiyordu. Allison uzun sakal sevmiyordu. Sakal sevdiğinden de emin değildi.
Saçlarını kesti, sakallarından kurtuldu. Gidip güzel bir duş aldı ama asla rahatlatmadı onu.
Güneş daha doğmamıştı. Dünden yıkayıp daha fazla görmemek adına tıktığı, buruş buruş olmuş takımı aldı ve ütü masasına yatırdı. Güzelce ütüledi. Giyeceği ayakkabıları temizledi. Çıkardığı sese rağmen uyanmadı Malia. Ya da uyanmıştı ama umursamadığı için uyumaya devam etmişti.
Bu takım ona hâlâ olur muydu, bilmiyordu ama bu seferki ziyareti farklı olacaktı. Bunca zaman sonra ilk defa gidiyordu onu ziyaret etmeye çünkü. Bunca zaman sonra ilk defa cesurca davranıyordu.
Bugünün dışında kendisinde onun mezarına gidebilecek cesareti bulamamıştı. Şimdi durum farklıydı. Dünyaya karşı o kadar savunmasız, insanlara karşı o kadar çaresiz hissediyordu ki insanlığa olan korkusu Allison'ın mezarına olan korkusuna galip geliyordu.
İnsanlar onu hasta eden, sert yağan bir sağanak yağmurdu ve Scott hasar görmekten yorulmuştu. Sığınacak bir yere ihtiyacı vardı.
Kıyafetlerini üstüne giydi. Başta biraz sıkmışlardı ama alışmıştı zamanla. Hareketlerine dikkat etmeliydi yoksa üstündeki ceketin ve pantolonun dikişleri ansızın patlayabilirdi. Allison'a rezil olmak istemiyordu.
Üstüne Allison'ın favorileri arasına giren bir parfümü sıktı. Ayakkabılarını giydi. Motosikletine atladı ve mezarlığa doğru ilerledi. Gitmeden önce bir çiçekçiye gitti. Sarı Karanfil aldı çokça. Bir o kadar da Fulya aldı. Sarı renkler hoşuna gitmişti, anlamları değil. Allison da sever miydi?
Mezarlığın girişinde motosikletini kimseye zararı dokunmayacak bir yere park etti.
Titrek adımlarını mezarların arasında dolaştırdı. İlk defa geldiği için yerini bilmiyordu. Kalabalığın arasında tanıdık bir sima arar gibiydi tavırları. Bomboş mezarlıkta büzüşerek ilerliyordu. Onu sıkıştıracak bir kalabalık yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reflection // Teen Wolf
FanfictionAynalar, aynadakiler, avcılar ve savaşçılar... Beacon Hills yine formunda! Aynalar kontrolden çıktı ve dünya yaşanılmaz bir hal aldı! Beacon Hills, kahramanlarına ihtiyaç duyuyor ve birilerinin geri dönmesi gerekiyor! Törpülenmesi gereken sivri diş...