"Sabah oldu mumları söndürdüm
Yine benim uykumu öldürdün
Yağdı yağdı üstüme hatıralarSabah oldu gözleri mavilim
Uyan artık sevgili zalimim
Seni sevdim sen bana düşman mısınAh mavilim aşk yolum sahilim
Eşin yok cihanda aşığım ben sanaHiç unutma arada bir hatırla
Sevişmelerimizi ah sevgilim
Beni sakın unutmaHiç unutma arada bir hatırla
Eski resimlerime bak sevgilim
Beni sakın unutmaSevgili zalimim gözleri mavilim
Sen bana düşman mısın"💙💙💙💙💙💙💙💙💙💙💙💙💙💙💙
Saçların her telinden hayat dolup taşarken elmas mavilerini araladı Tan.
Öylece durmuş çehresini zihnine kazırcasına izliyordu esmer fırtınası onu. Parmaklarına doladığı altın rengi tutamlara gün ışığı dolarken,parmak uçlarından eş zamanlı olarak yaşam veriyordu.
Sesini dahi çıkarmadan omzunun üzerinde uzanan Ulaş,Tan'ın yüzü sanki kaybolup gidecekmişcesine gözlerini kırpmadan izliyordu uykusunda huzursuzca mırıldanan Tan'ı.
Birbirlerini yaraladıkları yerlerden kanıyordu canları.
Ulaş,gururunu ayakları altında ezip ona yalan söylemiş birini sinesinde uyutup saçlarını okşayacak kadar çaresiz kalmıştı asır kadar uzun zaman dilimi veren bir aylık süreçte. Daha tadına,kokusuna doyamadan gidişlere mahkum etmişti kendini.
Tan benzeri şekilde "hiç " oluşlarıyla dolup taşmıştı ömrü hayatı boyunca hissettiği bu kambur çağlayarak gürleşmişti esmer fırtınanın arkasına dönüp bakmayışıyla birlikte.Elmas maviler aralanıp,üzüm karaları ile buluşmuştu şimdi.
Uykusuzluktan koyulaşan halkaları,kızaran göz akları ile oldukça yorgundu Ulaş. Bu basit bir uykusuzluk gibi değildi. Daha ziyade hayatın verdiği gamın kederin dışa yansıması gibi süslemişti gözlerini.Elmas maviler tereddütle Ulaş'ı izlerken Ulaş parmak ucuyla onun elmacık kemiklerini okşadı nazikçe.
"Günaydın."Bu anı ilk birleşmemizde,bir bütün olduktan sonra yaşamalıydık diye geçirdi Tan içinden hüzünle.
Kalbi sancıyor,yeniden o ana dönecekmiş gibi gergin hissediyordu kendini.Bu sineden,bu çehreden mahrum kalacak bir yabancı gibi muamele görüp vedaya dahi layik görülmeden terk edilecek kadar yoksun hissediyordu.
Ulaş,onu kendi göğsüne bastırırken acıyla yutkunup saçlarına minik buseler bırakıyordu.
"Burnumda tütüyorsun." dedi bir sır verircesine."Hayal değilsin değil mi?" dedi Tan bilinçaltının oyununa gelmemek için.
Nice sabah gözlerini açıyordu esmer fırtınanın güvenli kollarında. Nice sabah hissediyordu o ellerin özenle saçlarında gezinişini,dokunuşlarının ince bir tüy kadar hassas halde tenini yalayıp geçişini.
Kaybolup gidiyordu buhar olup,Tan elleriyle saramadan ,kollarıni boynuna dolayamadan sır olup gidiyordu düşlerinde yaşayan Ulaş."Gerçeğim,gerçeğiz." dedi Ulaş ,Tan'ın usulca titreyen göz kapaklarına öpücük bırakırken.
"Hiç olmadığımız kadar hem de.""Artık sahiciyiz değil mi? Hülya değil." dedi Tan emin olmak istercesine Ulaş'ın boynuna gömülürken can simidine sarılır gibi sarmıştı geniş omuzları.
"Ben senin çirkin yalanını,sen benim çirkin öfkemi gördün. Gerisi hep güzellik Tan. Hiç olmadığı kadar..." dedi Ulaş sarı saçlarını içine çekip kokusunu ciğerine hapsetmek isterken.