"Hoşgeldin Çiçek."diye tebessüm eden esmer iki adım yanaştı kıza.
"Ulaş!"
Ulaş.
Ulaş.
Ulaş..
Ulaş....Tan'ın isminde bozuk bir plak gibi dönen bu isim şu tınıyla aynıydı.
"Turşu!" Aynı tını,aynı renk,aynı coşku ve heyecan...
Tan boşlukta savrulurcasına titreyen dizleriyle birlikte sendelediğini hissetti.Gülçiçek'in kolları Ulaş'ı sarmak üzere kavuşurken boynunda hissettiği çelik prangaları,çivili balyozları acıyla karşıladı Tan.
Avaz avaz çığırtmak istese kimeydi sesi?
Neye çığıracaktı?Her şeyden habersiz kızı dostça kucaklayan ve tebessüm eden hayatının esmerine mi bağıracaktı avaz avaz.
Ancak bu sadece okyanusun dibinde ağzını açıp karadan duyulmaya çabalamak olurdu...
Boğulduğu ile kalırdı Tan ve kafeslenen yüreği.Her şeyden habersiz hoşlandığı adama sarılan arkadaşına mı çığıracaktı Tan.
Ne diyecekti?
O benim mi?
Nasıl açıklayabilirdi kendisini dünyaya bilmiyordu.
Ben bu adama aşığım dese üzerine yıkılabilecek duvarlarla ezilir kalırdı muhtemelen.Tan dönen başı ve bulanan midesiyle bomboş bakakaldı ikisine.
"Hediye ettiğim gömleği giymişsin! Çok sevindim beğenmene."diye fısıldadı kız allanan yanaklarla."Ha,evet. Çok sağol ya,teşekkür ederim çok incesin."dedi Ulaş tebessümle.
"Güzel günlerde giy."diye mırıldandı kız heyecanlı sesini bastıramadan.
"Tan?"dedi Ulaş dalgınca.
"Hasta mısın?""Yok bir şeyim."dedi Tan dolan mavilerini kaçırıp.
"Hafif rüzgarlı bu gece...Üzerine hırka getireyim mi?"dedi Ulaş iki adım ilerlerken ona doğru.
Endişeyle üzüm karalarını boşluğa bakan sarışına dikti.
"Yemek mi yemedin,iyi misin?""Ulaş."dedi Tan.
"Iyiyim.Sağol."
Tan soğukça ondan ayrılırken bir an önce bu şatafatlı ve renkli kabustan çıkmak adına adımladı bahçe kapısına ama biri vardı ki...Zaten hayattan yeterince güzel doğum günü çalınmış bir kızın gecesini mahvetmek istemiyordu kesinlikle.
Tan yüzüne en iyi bildiği gülümsemeyi kondurdu.
"Muş" gibi yapmak. Olayı buydu. Yalanı hala adı soyadı gibi biliyordu. Huylu huyundan vazgeçemiyor,yolundan sapsa da dönemiyordu nihayetinde.
Mutluymuş.
Kesinlikle davranacaktı bu biçimde.Bebek mavisi askılı elbisesiyle ince ve güzel bir çiçek gibi adımlayan Filiz'e gülümsedi Tan. Dalgalı saçları beline inerken gülmekten belirginleşen gamzeleriyle gözleri hala Fatih'in üzerindeydi.
"Tan!"dedi sarı oğlanı görür görmez.
"Çok güzel olmuş her şey.""Bu gece..."dedi Tan burukça.
"Ağlamadan atlatırız değil mi?"Kız şimdiden dolu dolu gözlerle etrafa bakarken dudak ısırdı.
"Mutluluktan! Her şey o kadar güzel ki...""Sen daha güzelsin."dedi Tan kuru bir boğazla.
Ve bu güzelliği mahvetmemek için ağlamamak üzere şartladım elmasları ama sen bilme diyemiyordu da..."Gelsene bi!"dedi Fatih sinirle.
"N'oldu?"dedi Filiz merakla Fatih'e dönüp.
"Ha yok canısı sen değil,Tan." diye mırıldandı Fatih.
Tan ise boş gözlerle kıvırcık adamın mavi ceketini çıkarışını izledi yavaşca.Filiz uzaklaşır uzaklaşmaz Fatih "Ne lan bu hal?"dedi endişeyle.
"Mosmorsun? Alkol mü ağır geliyor?""İyiyim. Sıcak."dedi Tan.