Tan uzandığı yatakta yan dönerken yanındaki kıza şirince bir tebessüm sundu.
"Offf! Sonra noldu biliyor musun. Saçlarımı kesmek zorunda kaldım ama çok çabuk uzadı. Bak şimdiden Pixie denen kesim gibi duruyor!"dedi Gülçiçek kısacık güneş rengi sarı saçlarını eliyle dağıtırken.
"Çok güzelsin."dedi Tan muzipçe.
"Bi randevu verirsin inşallah. Evde kalırsan alırım seni.""Offf Tan!"dedi Gülçiçek.
"Değiştir."dedi Tan ortalarına aldığı dondurma kutusunu işaret edip. Yarısı vanilyalı diğer yarısı ise kakaoluydu. Bir taraftan biri diğer taraftan biri oturup kutu kutu dondurma tüketirdi her yaz.
Şimdi kakao yeme sırası Tan'a gelmişti.Gülçiçek dudağındaki çikolatayı emip solgun dudaklarıyla gülümsedi. Bir bilek hareketi ile kutuyu ters yöne çevirirken kendi önüne gelen vanilyalı kısma kaşık attı.
"Aslında ben....""Sen?"dedi Tan kıza özlemle bakıp.
"Güzel olduğun kadar da gevezesin. Maşallah bir hastane penceresinden ne anı biriktirmişsin be kızım.""Aslında..."dedi Gülçiçek kaşığı bir kenara bırakıp.
"Tan..."dedi utançla."Ha gayret anne ya da baba diyeceksin. Kayda alayım mı ilk kelimelerini?"Tan kakaolu soğuk kaşığı emerken aklına Ulaş gelmişti.
Kakao...
Hayır hayır tamamen laf sokmadan beş saniye duramama özelliğini bulaştırmıştı ona da..."Ya ben nasıl anlatacağım bilmiyorum."dedi Gülçiçek solgun beyaz teni allanırken. Sarı saçlarını geriye itikledi.
"Tan...Ben aşık oldum!"Tan elmas mavilerini hayretle aralarken muzipçe gülümsedi kıza.
"Ciddi olamazsın? Ne ara lan. Sen tedavi ol diye yağmur duasına çıkan çiftçi gibi geziyorum aylardır...""Şipşak...Yıldırım gibi."dedi Gülçiçek Tan'ın kulağına fısıldarken.
"Ama annemlere de demedim daha. Okuluna bak derler...""Ee? Kimmiş bu yakışıksız ? Gidiyim de döveyim."dedi Tan.
Bir sinek bile tek kanat darbesiyle savurur atardı onu ama erkekliğine leke sürdürmeyecekti elbette."O..."dedi Gülçiçek kalbini tutarken.
"Harika biri.""Adı sanı yok mu bu adamın?"dedi Tan merakla.
"Var."dedi muzipçe kız.
"Ona "Turşu"diyorum.""Turşu mu? Kornişona ya da lahanaya falan abayı yakmadın inşallah yokluktan."
Tan gülmesini bastırıp yüzüstü uzandı yatağına.Hem Ulaş sabah erkenden işe gidiyordu, hem de Banu Hanım Türker Bey'e yalan uyduramıyordu bu sıralar.
Gülçiçek'in de dönüşüyle beraber Tan bir kaç gün evde görünmenin iyi bir fikir olacağını düşünmüştü."Ya hayır. Surat ekşitmeyi seviyor. "dedi kız.
"Ama bi görsen var ya...Beyaz atlı prens gibi. Komik,zeki,harika bir kalbi var. Çok yakışıklı! Ve ilgi dolu.""Maşallah. "dedi Tan.
"Öylesi varsa gelsin beni de s..." Gülçiçek ile konuştuğunu hatırlayıp.
"Sevsin."diye tamamladı cümleyi."Bilmiyorum Tan. O benim ilk aşkım. O da seviyor beni kesin. Ama dillendirmedi hiç. Ama yakında o da söyleyecek."dedi kız kendinden emin bir sesle.
"İlk adımı atan ben olmak istemiyorum. Erkekleri bilirsin ,havalanıyorsunuz hemen. Ama beni bir saniye bile ilgisiz bırakmıyor,hep bir eli üstümde. Sanırım bazı durumlardan dolayı açılamıyor. Bilirsin henüz yeni reşit oldum ve...Daha liseyi bitiremedik."Tan boş bakışlarla kızı süzdü.
Neyin ateşini fitillediğini bilmiyordu henüz.
Üstelik...
Üstelik kimliğini paylaşsa ne tepki verirdi bilmiyordu.
Yatağın üzerine yayılıp dondurmalarını yerlerken o da haykırmak isterdi.
"Bir adam var!"demek isterdi.
Ama kelimelerin kifayetsiz kaldığı ve işlerin sarpa saracağı bir noktaya gitmek istemiyordu.