Eteği Belinde

2.6K 175 106
                                    


Pileleri savrulan ekose desenli etek katlanarak Tan'ın beline çarpıyordu.
Dalgalanarak teninin her karışında gezerken baldırlarına gömülen esmer ellerin kavrayışı sertleşmişti.

Dengesi tamamen kaybolan Tan düşüp savrulmamak adına esmerin boynuna doladı kollarını.
Yüzündeki iştahlı gülümseme ve parlayan üzüm karalarından okuyabildiği kadarıyla yüzünü güldürme olayını layığıyla yerine getirmişti Tan.
Elmas mavileri irileşip nefesleri kesikleşirken dudaklarını uzattı esmere.

"Kedicik öpücük istiyor."diye mırıldandı muzipçe.
Ulaş çarpık bir sırıtışla onun çenesini avuçlarken dudaklarını dudaklarının üzerine gömdü kendini en derinlere ittirirken.
Yatak başlığı sertçe duvara çarparken Tan boğuk bir iniltiyi usulca yolladı esmer fırtınanın dudakları arasına.

Eteğin altına ne giymesi gerektiği hakkında epey düşünmüştü.
Cevap olarak ise esmer fırtınanın elleriyle parçalamasının kolay olacağı ağları geniş bir file çorap almıştı.
Her ne kadar tam uymasa da...
Zaten üzerinde durmasıyla ilgilenmiyordu esmeri.

Paramparça filenin yırtık deliğinden kavrayarak biraz çekip bıraktı Ulaş.
Beyaz tene kesik kesik izler bırakan ağlar hoşuna gidiyordu epey. Nazik teni iplerle birlikte kızarmıştı. Hele ki Ulaş iplerini çekip onun tenine sertçe bırakırken.
Tan başını geriye atarak dudaklarını dişledi.

"Yaramaz kedi."diye fısıldadı Ulaş.

Zira hastaneden yorgunca gelip nöbette kan çanağına dönen gözleri ve kafein deniziyle ayakta kalana bünyesiyle beraber aklını kaçırdığını zannetmişti.
Kapıda ekose etek giymiş oğlanı görünce yorgun zihninin ona fantazi dünyasından bir kapı araladığını ve zihninin onunla alay ettiğini varsaymıştı.

Ta ki Tan "Kucak."diye mırıldanıp boynuna burnunu gömene kadar.
Yumuşak dokunuşları ve sıcak öpücükleriyle Ulaş'a onun rüyalarından bile daha güzel olduğunu ve buram buram bir gerçeklik yaşattığını hatırlatmıştı.

Ulaş içeriye sert bir baskı daha yaparken parmak uçlarıyla sıkıştırdığı tümsekleri biraz daha çekiştirdi.
Açık pembe tonlu rengi koyu pembe-kırmızı tonlarına çalarken parmak uçlarıyla ezdiği göğüs uçlarını hafifçe bastırdı içeriye.
Tan içindeki baskıyla ve göğüs uçlarındaki karıncanlanma ile dudak ısırıp "Ulaş!"diye fısıldarken elmas mavilerini dikti merakla.

"Gelebilir miyim?"dedi yorgunca.
Sabit tutmakta zorlandığı gözleri ve nefes nefese kalan ciğeriyle birlikte yüksek sesli bir inilti daha koyverdi.

"Dök sütünü."diye yanıtlamıştı Ulaş.
Kendisi de içerideki baskısını arttırırken sıkıca kavradı Tan'ın baldırlarını.
Parmak izleri çıkana dek.

Ama Ulaş'a sorsan artık parmak izi Tan idi.
Sanki tüm benliğini oluşturuyordu bu sarı ve küçük şey.
Parmaklarının dokunduğu her karışta kendi izleri çıkarken aslında kendini onun farklı bedendeki bir parçası sayıyordu Ulaş.
Yalnızca ona kavuşunca "bütün" olduğunu hissettiren ve cinsel bir birleşmeden ziyade aidiyet ve "tamamlanma" hissi yaşadığı,kendi inzivasının bestesiydi.

En güzel inziva bestesiydi.
Ruhunu duyabildiği bir bedendi kalbi delicesine çarparken ve "Ulaş!"ismini çınlatırken.

Tan üzüm karalarına bakıp kendini okşarken Ulaş ensedeki sarı uzun tutamlara bastırdı burnunu.
Derince soludu oğlanın kokusunu.
Kendi şampuanı koksa da teninin kokusu hissediliyordu.
Limonlu kek ya da kurabiye gibi. Parfüm ve vücut kreminin teniyle buluştuğunda ortaya çıkan eşsiz koku.

"İçime istiyorum."diye mırıldandı Tan baygınca.

"Bugün süt içeceksin."dedi Ulaş fısıltıyla.

Sahici (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin