Kirli Kara Ayna

3.9K 270 305
                                    

Medya : Doğru sandığımız pek çok davranışı bir başkasında izleyince ne kadar çirkin ve eğri oluşunu fark ederiz. Zaferimiz saydığımız gelip geçici pek çok hevesi elimizde tutarken,kirli kara bir aynadan bir başkasının o yolları hevesle adımlayışını izleriz...

"Nasıl oluyor zaman bir türlü geçmezken
Yıllar hayatlar geçiyor..."

Zihnindeki puslu dumanlarla sarılmış zaman diliminin üzerinden bir ay geçmesine rağmen ellerinde tuttuğu tek şey takvim yaprakları olmuştu.
Saniyeler dakikaları kovalamış,dakikalar günleri doldurmuştu. Günler çığ misali büyüttüğü haftaları yuvarlayıp bir ay kadar uzun bir süreye yığmıştı zamanı.

Zaman,ne vakitsiz şeydi...

Tan uzandığı koltukta bomboş gözlerini salondaki televizyona çevirirken ne izliyor ne de dinliyordu o komedi dizisini. Dudak çizgileri yukarı doğrulmayacak kadar durağandı esmerin yokluğunda.

"Canım,değiştireyim mi?"dedi annesi Banu Hanım iri mavilerini ilgiyle dikmişti oğluna. Sessiz sedasız süzülen bir hayalet gibi görünen oğlunun boşluğa dalıp gitmeleri mental anlamda tüketiyordu kadını.

"Ne istersen onu aç anne."dedi Tan kuru bir boğazla mırıldandığı kelimeler arasından cılız sesiyle.

"Akşam dolma biber yaptım,sen nefret edersin dolma biberden. Patates mi kızartayım sana sosis mi?"diye sordu Banu Hanım beyaz küçük ellerini oğlunun altın tutamları arasında gezdirirken.

Saçlarına dokunmasından nefret eder ve azarlardı annesini eski Tan,şimdi ise tek damla şevkat için kendini bir kurban gibi sunmaya razıydı ki başını iyice annesine doğru uzattı.
"Bana fark etmez anne,gerek yok. Eline sağlık tırtıklarım bir tabak."

Dolma biberden nefret ederdi Tan. Yeşil kabuklu acı bir pilavdı onun için bu yiyecek. Şimdi ise tat algılayıcılarının beğenisine sunmadan sadece sefil haldeki midesine bir şeyler girmesi için yiyordu. Ölmemek için yemek yiyordu.

Gururu yerle bir olmuştu.
Sevdiği adam onu bir sinek savuşturur gibi savuşturup,dinlemeden biletini keserek bindirmişti vedalar diyarına giden uzun bir trene. Kara sevdaya değin uzayan bir yolu vardı uçsuz bucaksız ki Tan henüz başında nefessiz kalmışken bir ömürü bu vedaya nasıl yakıştıracağını dahi bilmiyordu.

"Yavrum,kuzenin geliyor bugün. Serap.İstersen biraz dışarı çıkın. Hava cıvıl cıvıl,çürüdün evde annecim hadi."dedi Banu Hanım zoraki bir gülümsemeyle. Ellerine doğan minik ruhun,gama kedere bulanmış yaşlı bir ruha dönmesine seyirci kalmak içini dağlıyordu.

Tan yorgunca uzandığı krem rengi koltukta kıpırdamadan dururken başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Yorgun göz kapakları titrekçe kırpışırken dudaklarını dişledi.
"O kızı sevmiyorum anne,dayımın kızı olması bir şey değiştirmez. Başıma hep bela açıyor. Tam bir aptal."

Banu Hanım düşünceli bir tavırla başını sallarken dudak büktü. Yorgun mavilerine dökülen sarı tutamları itiklerken derin bir nefes verdi.
"Hasta olduğunu ve odandan çıkmak istemediğini söyleyebilirim istersen?"dedi anlayışla.

"İyi olur anne,gerçekten...Yorgunum."
dedi Tan boğazında düğümlenen hıçkırıklarını tutup mutfakta telefonda konuşan babasının duymaması için annesine biraz daha eğildi.

"O gün nasıldı anne? Bir daha anlatsana bana onu." dedi Tan elmas mavileri sulu sulu ışıldarken annesinin dizine burnunu gömerek.

"Tan... Hayır."dedi annesi sinirli bir ses tonuyla çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Sinirden uzak,yorgundu tınısı yalnızca. Defalarca kez o anı hatırlamak isteyen oğluna masal okur gibi hissediyordu kendini.

Sahici (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin