Razıysan Gel Benimle

2.1K 182 37
                                    

Denizin sert bir poyrazdan estiği tepede duraksadıklarında Tan burnunu çekti.

Arabayı ,deniz kenarındaki bir tepeye çekmişlerdi. Ulaş ve "Sürpriz" mekanını epeyce beğenmişti açıkçası. İlk geldiklerinde denizin Tan tonunu yakalamışlardı. Batan akşam güneşiyle birlikte kızıla çalınan göğün perde perde denize düşüşünü görmüşlerdi. Tan'ın göz rengindeki deniz,tepelerin ardından bulutlara karışan güneşle yerini aya bırakırken kızıla çalınan denizi uzunca izlemişlerdi.

Dünyada daha huzurlu neresi olabileceğine dair kafasını yormasına gerek yoktu pek fazla artık sanırım. Ulaş'ın omzuna uzanıp kollarını onun kollarına dayadığı vakitler düşünmek üzerine uzun mesailer harcamak pek gereksiz hale geliyordu. Zaten cevap burnuna çalınan kokuda,kollarını sardığı kollardayken üstelik...

Lakin bir telaşı vardı esmerin.

Ulaş her zaman despot biriydi. O,hiç şüphesiz saf inattan- ki bir katırın inadı vardı esmerde- ibaretti. En mutlu anılarında bile huysuzca şakalar ve homurdanmalar bulurdu. Muzip ,ufak bir oğlan çocuğu gibi durmaksızın sataşırdı sevdiklerine. Durduk yere salça olurdu Ulaş ve biraz şakayla karışık laf dalaşına girmeyi de severdi. Genelde ketum olsa da aslında reçel kadar yumuşak bir kalbi olduğunu da bilirdi.

Ama bir kayadan hallice duruşu,bunu her daim imkansız kılardı.

Şimdi ise esmerde tatlı bir telaş vardı ki kayalığından eser kalmamış gibiydi. Sanki yüzlerce yıldır hatta binlerce yıldır okyanusun dalgalarıyla cenk etmekten ufak parçalarına ayrılmış kayaydı artık. Denizin kenarında kum tanelerine dönmüş bir kaya. En az kum taneleri kadar ele avuca sığmaz halde üzüm karası gözler bir sağa bir sola bakıyordu. Ve huzursuzca dizini oynatıyordu.

Normalde ise dünyanın en gamsız, en umursamaz görünüşlü adamıydı ki soğukkanlılığı insanın sinirini bozabilecek kıvamdaydı.

Ulaş derin bir nefes daha verip nereye koyacağını bilemediği ellerini bir kez daha kah Tan 'ın ince beline kah narin omuzlarına değdirip gezindi öylece. Ulaş kendi dudaklarını ısırıp göğe bakarken seslice yutkundu. Avuç içleri alev alevdi ve nemlenmişti terlemekten.

Korkuyordu ve telaşlıydı. Tatlıca bir telaştı ve Tan gülmesini bastırmakta zorlanıyordu şimdi. Sanki ameliyat masasında hasta bırakmıştı kolunda serumla ya da ocağın altını açık bırakmıştı esmer fırtınası.

Hatta daha da kötüsü sanki mutfak kapısını açık bırakmıştı da Pars bodoslama mutfaktaki yemeklere dalacaktı gibi tedirgindi ziyadesiyle.

Sarışın, kendisi kadar tiz ve minik kikirtisini bastırmak üzere iç dudaklarını ısırıp hafifçe de dilini dişledi. Haberi yokmuş gibi rol kesmekten karnına neredeyse ağrılar giriyordu soğuk bir bardak süt içmiş gibi. Evet. Ulaş gizlemeye çalıştıkça Tan gaz sancısı keser gibi kıvrılıyordu kahkaha bastırmaktan içinde.

Sahile vuran dalgalara bakınıp telaşla bir nefes verdi Ulaş. "Çok güzel bir gece."

"Evet."dedi Tan bilmezden gelirken.

"Sen de çok güzelsin."dedi Ulaş gözlerini kaçırıp.

İlişkinin en başından beri domine eden,emirler yağdıran ,burnundan kıl aldırmayan ve yatakta patronum diye bağıran adam süt dökmüş ufak bir çocuk gibi gözlerini kaçırırken Tan ince seyrek kaşlarını hafifçe çattı. İşte yine gaz sancısı çeker gibi gülmesini bastırmakla hükümlüydü Tan.

"Kimin umrunda?"dedi Ulaş kendi kendine kaş çatarken.

"Efendim abisi ?"dedi Tan dudaklarını birbirine bastırıp.

Sahici (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin