Kafasına inen yastıkla beraber evi inleten adama baktı.
Hınzır gülüşünü yüzüne yayıp bir yastık daha fırlattı esmere."Bir elli boyu var türlü türlü huyu var!"diye gürledi Ulaş sinirle.
Uykudan şişik gözleriyle gecenin bir köründe uyanmış,sabah şafak sökerken kendini zift gibi bir kahveyle ayıltmaya çalışıyordu.
Daha hiç uyumamış olan Tan ise onu uyandırmak için bir yastık daha fırlattı koltukta oturan esmer fırtınaya."Sevişerek de uyandırabilirdin?"diye tısladı Ulaş.
Uykudan uyanınca her daim olan gerginliğiyle çatacak yer arıyordu kendine.
İlk yarım saat kitlesel imha aracı gibiydi.
Patlamaya hazır bir bomba.
Üzüm karaları şiş gözlerinde kaybolurken eliyle ovuşturdu yanağını.
"Uykum var.""Ama..." dedi Tan neşeyle.
"Eve erken geleceksin!""Polyanna'yı dağa kaldırmışlar dağ havası çektik mis gibi demiş."dedi Ulaş tersçe.
Tan onun kucağına kurulup kedi gibi burnunu çenesine sürterken kikirdedi.
"Sen gelene kadar uyuyacağım. Çünkü özlüyorum sen yanımda yokken."Ulaş ince beli zarifçe kendine çekerken uykulu başını onun boynuna gömüp derince soludu..
"Bensiz uyuyacaksın yani.""Pars'ı alırım yatağa. O da iri yarı ve kara."dedi Tan alayla.
"Ve agresif.""Senin kedi neydi?"dedi Ulaş tek kaşını havaya kaldırıp.
"Hells Bells?""Hiç deneme bile."dedi Tan yüz ekşitip.
Kediyi anımsayınca bile bilekleri kaşınıp acıyordu sulu sulu.
"Façacı tinerciler gibi gezersin.""Doğru."dedi Ulaş dudaklarını Tan'ın boynunda gezdirirken sulu bir öpücük kondurdu.
"Gerçeği varken o pire torbasını napayım?"Tan onun ensesinde birleştirdiği kolları sıkarken,kendine doğru çekti ve bastırdı dudaklarını tenine. Elmas mavileri huzurla yumup tebessüm etti.
"Gerçeği hala oturamıyor."diye mırıldandı Tan şımarık bir sesle ağzını yayarken.
"Ancak rüyanda görürsün.""Hı?"dedi Ulaş parmaklarını ince bele basıp.
"Yürüyebiliyor en azından.""Ne?"dedi Tan şaşkınca.
"Bu gece."diye mırıldandı Ulaş hınzır bir gülüşle.
"Bence unut sen yürümeyi.""Sana yürüyorum ben düzenli olarak."diye mırıldandı Tan yanağını onun yanağına sürtüp.
"Hem de ne yürüme.""Sohbetine doyum olmaz ama."dedi Ulaş sulu bir öpücükle zar zor ondan ayrılırken.
"Nöbete yetişmem gerek.""Doktor değilim."dedi Tan onun üzerinden kalkıp koltuğa yayılırken.
"Ama hastamsın kabul et !""Hadi lan boysuz it."
Ulaş ters bir bakışla onu süzerken alayla sırıttı sarışına."Hastamsın abisi."diye meydan okudu Tan.
"Diplomamız yok ama bizim de hünerlerimiz var.""Ne hünerin var?"dedi Ulaş göz devirip.
"Seni aşık etmek."dedi Tan burnunu kaşıyıp.
"Ben sana oldum ilk fark edersen."dedi Ulaş kahveyi tezgaha döküp surat ekşitirken.
"Sabah sabah tadı asfalt gibi hay amına...""Gece gel göstereyim sana hünerlerimi,kara oğlan."dedi elmas maviler iştahla parlarken.
"Seni yerim lan boysuz."dedi Ulaş evden çıkmadan ona sulu bir öpücük daha bırakırken.
"Ders çalış.""Hayat fakültesinden mezunum ben."dedi Tan gevşekçe.
"Hayatım sensin.""N'apmam lazım haşin erkeğim diye alnından mı öpmem gerek?"dedi Ulaş alayla.