Medya : Benden Tan'a armağan olsun.
"Gönülçelen, gönülçelen
Aynı anda utanmadan
Hem kırıcı hem kırılgan
Yordun beni gönülçelen"-
"Acaba yeterince çekici biri değil miyim?"
Hemen hemen hepimizin hayatında belirli bir dönem peydah olan bu düşünce kalıbı ne yazık ki uzun bir süre boyunca terk etme niyetinde olmuyordu.
Ancak size kusurlu gelen şeyler başkalarının belki fark dahi etmeyeceği kadar önemsiz detaylardı. Misal bir gözünüzün diğerinden daha şehla bakıyor olması ya da yanağınızdaki minik kılcal damarlar. Gözaltınızda ufaktan belirginleşmeye başlayan kaz ayaklarının yahut dudak kenarındaki minik bir kırışık detayının tek takıntılısı yine kişinin kendisiydi.
Uzun süre aynaya bakınca uzunca bir kusurlar listesi sıralayabiliyordu insan. En pürüzsüz cilde sahip olandan en kusurlu cilde sahip olana dek uzanan bu skalada yapmanız gereken tek şey artık aynaya bakıp kusur listesi çıkarmaktan vazgeçmekti. Ama en büyük düşmanı yine kendisi olan bazı bireyler nedensizce haz alabiliyordu bu kusur bulmaca aktivitesinden.
Yeterince çekici değil miyim?
Tan zihnindeki düşüncelerle yatakta uzanmaya devam ederken belindeki sımsıkı sarılı esmer kollar onu biraz daha kendine çekti. Ulaş'ın burnu Tan'ın ensesindeki saçların arasına gömülürken çenesi ise tam boyun girintisi üzerinde hizalanmıştı. Kaşık pozisyonunda Tan'a sarılı halde yarı uykulu yarı uyanık derin bir nefes aldı Ulaş.
"Günaydın bebeğim." dedi uykudan boğuk çıkan bir sesle Ulaş.
Bebeğim kelimesiyle zihnindeki aptal grifit bilmecelerden arınan Tan yüzünü Ulaş'a çevirip çenesine minik bir öpücük kondurdu.
"Günaydın esmer fırtına." diyerek karşıladı onu Tan. Ulaş ona sımsıkı sarılırken Tan ise gözlerini kapatıp anın keyfini çıkardı. Sandal ağacı kokusu en güzel bu esmer tene yakışıyordu. Kesinlikle parfüm üreticileri bunu zihinlerine kazımalıydı. Bu tenden başkasında aşırı eğrelti duruyordu o koku.
Geldikleri konumu düşününce Tan'ın içi kıpır kıpır oluyordu. Selam vermekten bile korktuğu bir adamın yatağında,onun evinde sabah ediyordu. Tüm gece koynunda uzanıp tüm günlerini onu beklemekle geçiriyordu.
Tan son bir kaç gününü evde konu anlatım videoları izleyerek ve basit konulardan başlayarak test çözerek geçirmişti. Sözcükte anlam ve bazı dil bilgisi kurallarına çalışmış zekasal fonksiyonlarının yetmediği matematik konularında ise en azından en basit konuları biraz dinleyerek vakit geçirmişti. Vicdan rahatlatmıştı !
Çoğu zaman dışarıdan söyleseler bile bazen akşam yorgun gelen Ulaş'a sofra hazırlamış beraber yemek yiyip,ders çalışmışlardı. Daha sonra bir iki ufak öpücükle uykuya dalmışlar ve yatakta sarılıp öylece durmuşlardı.
Ulaş kesinlikle Tan'ı çekici bulmuyordu.
Tan bu konuda hemfikirdi ve emindi. Neredeyse yarı çıplak gün geçirmelerine rağmen en basitinden bir el ile temas bile yaşanmamıştı o günden sonra. İki ev arkadaşı gibilerdi. Ulaş eve para getiren,dışarıda vakit geçirip akşamları ona ders çalıştıran bir arkadaş gibiydi. Tan ise evle ilgilenen ,köpekle ilgilenen ve evde uslu uslu ders çalışan konumundaydı.
Arzulamıyordu besbelli.
Acaba Ülkü ile uyandıklarında sevişiyorlar mıydı? Ülkü ile geçen yıllar boyunca kaç kez değmişti o dudaklar esmer fırtınasının tenine. Ulaş onu ne kadar arzuluyordu kim bilir. Belki de tüm gece hiç uyumadan sevişiyorlardı. Ertesi günün akşamına dek uyuyor,gözlerini açar açmaz yine birbirlerine sokuluyorlardı.