Oltaya Gelen Balıklar

5K 651 296
                                    

Tan,laptoptan Skins'in beşinci sezonuna gelmişti ki surat ekşitip kapattı.

Ne yapmalıydı,kendini nerelere savunmalıydı da kendini iyi hissetmeliydi bilmiyordu. Zaten çift dikiş olduğu için son sınıfı tekrar okuyacaktı,bütün arkadaştan saydıkları ise güzel üniversitelere kanat çırpacaktı muhtemelen. Öfkeyle suratını buruşturup,Gülçiçek'e mesaj atsa da tek tık olmuştu.

Tanışalı bir hafta olmuştu Sami Bey'in ekibiyle. Elbette 1 hafta içerisinde en ufak iletişime dahi girişmemişlerdi,en ufak bir temas dahi yoktu. Sinirle yerinden kalktı. Canının sıkıntısını geçirmenin en muhtemel yolu Doğukan veya Bayram'ı alıp eğlenmeye çıkmak olacaktı ancak Doğukan ile araları hala limoniydi.

"Kanka,turlayalım mı az ?" diye mesaj yolladı Bayram'a. Avuçları arasında yanaklarını sıkarken gözünden damlayan yaşlarla tıpkı aptal bir çocuk gibi görünüyor olmalıydı şimdi.

Kimsesi yoktu. Kendisi yüzünden kimsesi yoktu. Onu her daim destekleyip seven ebeveynlere bile istemsizce bağırırdı,kapıları çarpardı,hiç bir şeyden memnun olamazdı. Arkadaşlarını yalnızca menfaatine yarıyorlarsa sevebiliyordu,pratikte bir faydaları yoksa görüşememek onu sarsmıyordu. Hatta evcil hayvanı olan kedisi Bay HellBells'e bile yalnızca yemini verip arada bir canı isterse tüylerini okşamak haricinde pek bir şefkat gösterme durumu yoktu.

Kim kedisine cehennem çanı ismi verirdi ki? Eh...o.

Kendini bildi bileli böyleydi. Kimi için egoist,kimi için piçin tekiydi. Kendi de inkar etmiyordu bunu ama dış görünüş öyle bir şeydi ki dışarıdan gören herkes onu etliye sütlüye bulaşmayan,minik masum yüzlü bir çocuk zannediyordu.

Elmas mavi gözleri, sarı kısa saçları,lekesiz bembeyaz cildi vardı. Minicik bir burna ve kaşık kadar surata sahipti. Elleri ,ayakları o kadar küçüktü ki gören ortaokullu bile zannedebilirdi. Ama ruhunun karası  gizleyemiyordu gölge düşümlerini işte,davranışlara yansıtıveriyordu. Çoğu zaman bilinçli sayılmazdı üstelik.

Ancak Gülçiçek'in hastalığı onu empati yapmaya ve bir kez olsun kendini sorgulamaya itmişti. İlk defa kendi iyiliği haricinde bir şey yapacaktı. Menfaatten bağımsız. Kız kardeşi gibi olan bu kız ona her anında kucak açıp,teselli verirken Tan onun 5 ay boyunca neden okula gelmediğini sorgulayamacak kadar sorumsuz biriydi. Yumruklarını sıkıp telefonunu kontrol etti.

"Olur."

Bayram'dan gelen onay mesajı ile birlikte adımlarını hızlandırarak evden dışarıya çıktı. Yağmurlu bir hava vardı ve dışarısı epey gürültüydü. Bayram'a internetten konumu falan yollamış olsa da cevap alamıyordu bir türlü.  Kendisi ufaktan mekana adımlarken,Bayram aramıştı.

"Neredesin oğlum mal gibi bekliyorum yağmur altında,gelmeyeceksen gelmeyeceğim de bu nedir ya?" dedi sinirle tıslarken Tan.

"Kanka kusura bakma küçük kardeşim Mehmet'i kurstan  almam gerekliydi... başka zaman desem kızar mısın?" dedi Bayram çekinerek.

Tan cevap verme tenezzülünde bulunmadan göz devirip,telefonu onun yüzüne kapattı.Aptal insanlara tahammül edemiyordu.

Arkasında hissettiği kalabalık ile duraksadı. Kan kokusuna gelen yırtıcılar misali grup halinde gezinen Sami Bey Tayfası ile göz göze gelince sıcak bir gülümseme sundu galiba.

"Hey,küçüğü kızdırmışlar!" dedi Filiz denen uzun boylu,esmer güzeli. Gitarını sırtından indirirken   boşta kalan eliyle selam verdi.

Fatih denen  çocuk ona bir baş selamı verirken ,Tan şimdi tam zamanı olduğunu düşündü. Dudak bükmenin ve sulu göz olmanın tam zamanıydı ki istediğini alabilmeliydi. Eh,zafere giden her yol mübahtır.

Sahici (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin