Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtlar kuzu olsun
Şekerle balBaba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ayAnlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni"Baba."diye mırıldandı Tan karşısındaki her şeyden habersizce odada oturan adama.
"Seninle...""Ben de diyorum."dedi Türker Bey neşeli bir gülüşle.
"İstemeden kırdım mı? İncittim mi? Bir şey mi dedim. Bu oğlan niye eve uğramıyor.""Hayır."diye fısıldadı Tan başını yere eğip mahcupca.
"Dedim genç oğlan,delikanlı gururunu incitecek bir şey mi söyledim de uğramıyor eve. Arkadaşlarında kalıyor."
Türker Bey elindeki sodadan bir yudum alıp odaya göz gezdirirken derin bir nefes verdi."Oğlum ayıp,içeride arkadaşın varken. Misafir varken odalara çekilip muhabbet edilir mi? Çocuk ilk defa gelmiş evimize. Bir ağırlayalım. Bak sen aylardır onda kalıyorsun."diye devam etti dudak büküp adam.
"Sahi Tan...""Baba."dedi Tan cümleye bir türlü giriş yapamamaktan acıyan sesiyle.
Yalan kolaydı lakin hakikati çağırmak ve diline kondurmak epey zordu.
Hele ki yalınca açıklamak ve lafı dolandırmadan direkt olarak salt gerçekle anlatabilmek.
Usta bir yalancının dahi kurulamayacağı kadar zor bir taht idi.
Hakikat,yalandan da zordu.Sahici olmak ise tamamen bitiriciydi.
"Tan,oğlum bak annene de dedim dedi mi sana bilmem. Olmaz o kadar uzun misafirlik. Yük olma çocuğa. Adam çalışsın mı...Eviyle mi ilgilensin..."
"Baba!"diye inledi Tan.
"O benim...""Ha?"
"Ulaş benim arkadaşım değil."dedi Tan eliyle yüzünü kapatıp utançtan renkten renge girerken.
"Ben artık sana yalan söyleyemiyorum.
Vicdanım kaldırmıyor.
Yapamıyorum.""Ne diyorsun oğlum Sen?"dedi Türker Bey sertçe.
"Oğlan senin arkadaşın değilse neden aylardır...""Baba!"diye iç çekti Tan titrek bir nefesle mavilerini babasına dikerken.
"Baba, Ulaş...Benim."
Yutkundu Tan yumruklarını sıkıp.Hayalleri başına yıkılacaktı.
Belki dövmeyecek belki de sövmeyecekti.
Ya da dövecekti.
Sövecekti.
Ama yapamıyordu Tan.Suçlu hissediyordu.
Zaten yeterince zulm etmişti haksız yere ailesine yıllarca.
Yıllarca bir gülüş haricinde karşılık beklemeden koşulsuzca sevmişlerdi Tan'ı.
Ve Tan onlara ihanet etmişti her seferinde.
Görmezden gelerek,umursamayarak.
Emeklerini hiç ederek.Daha da beteri bunu şimdi Ulaş'a da yapıyordu istemsizce.
Ulaş onunla bir gelecek hayali kuruyordu.
Tan ise korkak biri gibi tüm sorumluluğu ona itiyordu.
Ulaş tüm dünyaya aşkını haykırmak isteyecek gözü kara iken Tan daha kendi babasına bile itiraf edemiyordu acizce.
Korkuyordu."Baba."dedi Tan hem ailesi hem de sevdiği adam için bir kez olsun dik durup.
"Ulaş benim sevgilim."Bir evlat,bir baba için her şeydi.
Hele ki Türker Bey gibi gece oldu mu yavrusunun üzerini kontrol etmeden uykuya dalmayan bir baba için her şeydi.
"Aa Muz mu gelmiş markete?"diye sevinen oğluna kasa kasa getirerek kendi de mutlu olurdu sanki.
Ya da "İyi tatlıymış bu mandalina."diyen Tan için kasa kasa Bodrum'dan özel getiren bir baba için.