Cumali arabayı park etti ve yan koltukta uyuyakalmış olan kardeşine baktı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak arabadan indi. Kapıyı çalmadan kapı açılmıştı. Annesinin ona sarılan kollarını hissedince Cumali birden vazgeçip onu affetmek istedi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cumali Salih'i eve getireli bir hafta olmuştu. İdris inatla, Cumali gibi ne Paşa'yla ne de Sultan'la konuşuyordu. Kahraman yeni bir kardeşe hiç hayır demeden, ısınmıştı. Ama esas olay Selim'di. Selim ve Salih de aynı odada kalıyorlardı. Ve Salih'in geldiği geceden beri hiç ayrılmamışlardı.
Salih ve Selim el ele Cumali'nin yanına gittiklerinde Cumali bulmacasını çözüyordu. İkiliye bakıp "Ne?" dedi. Salih "Sadiş'i görmeye gidebilir miyiz?" dedi. Selim de başını sallayıp "Evet, gidebilir miyiz?" dedi. Cumali "Şimdi işim var Kahraman'a söyleyin." dedi. Selim ve Salih aynı anda "Ama lütfeeeen." deyince Cumali gülümsemesini saklamaya çalıştı. İkisi de Cumali ile gezmeye bayılıyorlardı. Ve Cumali'nin Salih'e hayır deme gibi bir lüksü de yoktu maalesef. Çocuğun Varto'daki halini gördüğünden beri ona daha fazla ilgi gösteriyordu. Her zaman onunla olan Selim de nasibini alıyordu bu ilgiden.
"Tamam. Ama kural ne?"
"İkindi ezanından önce evde olacağız, söz."
"Aferin. Hazırsanız bırakayım sizi hadi."
***
"Salih!"
Salih sokağa döndüğü anda ismini bağıran kıza baktı ve koşarak ona ilerledi. Saadet'e koşmak için elini bıraktığı Selim'se ardında somurtuyordu. Cumali bu fark edip "Üzülme hemen. Her gece seninle kalıyor." dedi şakasına. Selim ona bakıp "Haklısın." dedi. Selim bunun ardından Salih'le Saadet'in yanına koşmuştu.
Üçünün oyun oynamaya başladığını gören Cumali bir süre onlara baktıktan sonra eve geri döndü. Yapması gereken işler vardı. Cumali eve dönünce babasının yanına gitti hemen. "Baba. Ben Varto'ya gidiyorum." Babası ona bakıp "Niye lan?" deyince Cumali "Bitmemiş bir işim var orada." dedi. İdris "Daha ne işin var orada? Salih'i bulup getirdin zaten oğlum." dedi.
Cumali başını salladı. "Evet baba, ama alınması gereken intikamlar var daha." Hala Salih'in gözündeki korkuyu ve girmek istediğini söylerkenki sesindeki yalvarmayı hatırlıyordu. O adamları mahvedecekti. İdris ayağa kalkıp oğlunun karşına dikildi. "Ne intikamı, anlat." Cumali gözlerini kaçırıp "Boş ver baba ben halledeceğim." dese de İdris sinirle "Eğer oğluma zarar veren biri varsa bilmeye hakkım var Cumali!" dedi. Cumali iç geçirdi. Babası haklıydı. O da sessizce anlattı durumu. İdris derin bir nefes alıp titrekçe verirken oğluna tutundu.
İdris Cumali'nin anlattıklarından sonra Sultan'a ve Paşa'ya daha çok kızarken "Ben de geleceğim." dedi. Cumali "Baba bırak ben halledeyim. Sen de Salih'le kal, olur mu?" dedi. İdris başını iki yana salladı. "Ben de gelceğim dedim Cumali!" Cumali omuzlarını düşürdü. Babasıyla tartışacak değildi. Başını salladı. İdris içindeki öfkeye ve ateşe rağmen sakinleşmeyi başarıp "Yarın sabah ilk iş çıkarız." dedi. Cumali başını salladı. Yarın sabah ilk iş...
***
İdris arabanın yolcu koltuğunda Cumali'yi beklerken Cumali de üstünü düzeltip kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında arkasından duyduğu sesle durdu. "Abi?" Cumali arkasına döndüğünde odasının kapısının pervazına saklanmış olan Salih'i gördü. Zaten kuş gibi uyuyordu, muhtemelen çıkardıkları seslere uyanmıştı. Salih "Nereye gidiyorsun?" deyince Cumali "Bir işim var Salih. Yarın dönerim en kötü tamam mı? Hadi sen yatağına dön." dedi onu rahatlatmaya çalışarak.