Medya : Efsun, Baykal Kent'in kızı
Salih ve Medet, hava alanının özel kısmındaki pistte beklerken Medet "Abim bizim planda Fransa yoktu hiç, direkt Almanya yapacaktık." dedi. Salih gözlüklerinin arkasından ona bakıp "Halil Bey rica etti Medet. İki günlük bir iş. Sonra geçeceğiz Almanya'ya." dedi. Medet başını salladı.
Bir süre sonra özel uçak piste inmiş ve içinden genç bir kız çıkmıştı. Kız Yamaç'la aynı yaşlarda olmalıydı, lise çağındaydı en fazla. Ama giydikleri ve tavrı onu büyük gösteriyordu. Salih ona ilerleyen kıza elini salladı. Kız hiçbir şey yapmadan onların arkasındaki arabaya ilerledi ve "Otele gidelim hemen." dedi. Salih sinirden gülümseyip "Tabi." dedi.
Salih şöför koltuğuna geçip havaalanından çıktıktan sonra yola girdiğinde "Yalnız baştan anlaşalım, ben sizin şöförünüz ya da korumanız falan değilim. Saygı duyduğum biri rica etti, o yüzden size eşlik ediyorum." dedi. "Yani bana emir falan vermeye kalkma." Kız arka koltuktan ona doğru eğilip gözlüklerini burnuna kadar indirdi ve "Otel için sağa dön buradan." dedikten sonra geri yaslandı. Salih sinirle direksiyonu sıkarken inadına sola döndü. Kız arkada sinirden gülerken Salih "Eee, küçük hanımefendi? Otelden sonra da bir yere gidecek misiniz?" dedi. Kız "Hayır, saat geç. Babam izin vermez hem." deyince Salih "Ha lafınız babanıza geçmiyor yani küçük hanımefendi?" dedi tatmin olarak.
Kız sinirle "Benim adım Efsun tamam mı? Küçük hanımefendi muhabbetini bırak bi." dedi. Salih başını salladı. "Hah, ben de Sadettin. Efsun Hanım, Vartolu Sadettin." Efsun kaşlarını çattı. "Sadettin?" Salih başını sallayınca kız başını yana eğdi. "Sende hiç Sadettin tipi yok. Takma isim mi bu?" Salih aynadan ona bakıp "Heh, neremde Sadettin tipi yokmuş benim yauv?" dedi şakaya vurarak ama kız onu tedirgin etmişti. Efsun omzunu silkti. "Sen bilirsin tabi."
***
Medet ve Salih bir odada, Efsun da onların yanındaki odada kalıyorlardı. Saat geç olmuştu. Salih odasından manzaraya bakarken "Medet, mal var mı sen de ya saralım?" dedi. Medet başını sallayıp gülümsedi. "Var abim." Medet malzemeleri çıkartırken Salih çocuk gibi kıkırdadı. Uyuşturucu sayılmazdı bu, biraz ot çekeceklerdi o kadar.
Salih kendininkini sardıktan sonra yakacakken kapı çalmıştı. Salih Medet'i durdurup elini beline attı ve kapıya ilerledi. Delikten bakınca elini silahından çekip kapıyı açtı. "Ne var küçük hanımefendimiz?" Efsun oflayıp pembe pijamalarının içinde "Sıkıldım." dedi ve yastığını göğsüne bastırdı. "Siz ne yapıyorsunuz?"
Salih "Ya hadi Efsun Allah aşkına." derken Efsun odaya girmişti bile. "Ot mu çekiyorsunuz siz?!" Salih hemen "Ne alakası var ya?" deyip malzemeleri saklamaya çalışırken Efsun heyecanla "Ben de yapabilir miyim? Öğretir misin?" dedi. "Lütfeeeeen." Salih sertçe "Olmaz öyle şey." dedi. "Babana ne derim kızım, unut sen bunu. Hadi odana git."
Efsun koltuğa oturup "Uyku tutmadı ki." dedi. "Hadi lütfen, bana da öğret." Salih normalde hayır derdi. Bir aslan önünde yatan ceylana dişlerini geçiremeden hayır derdi ama bu kıza bakıyordu ve düşünebildiği tek şey Yamaç oluyordu. Kız Yamaç'a o kadar benziyordu ki. Şımarıklığı, gülümsemesi, ısrarı... Salih Yamaç'a olan hasretinden dayanamayıp omuzlarını düşürdü ve "Normalin yarısı kadar kullanacaksın tek seferde ama. Ve bir kere." dedi.
Efsun heyecanla ellerini çırparken Salih onu yanına alıp nasıl saracağını gösterdi. Efsun çabuk kapmıştı. Salih, kızın sigarasını yakınca Efsun korkak bir nefes almış ve öksürmüştü. Medet ve Salih onun tepkisine gülerken Efsun yüzünü buruşturup "Bunun neresi eğlenceli ya?" dedi. Salih kendininkinden bir nefes alıp gülümsedi. "Kafası sonradan geliyor bunun." dedi. "Otur sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamızın Oğlu
FanfictionCumali arabayı park etti ve yan koltukta uyuyakalmış olan kardeşine baktı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak arabadan indi. Kapıyı çalmadan kapı açılmıştı. Annesinin ona sarılan kollarını hissedince Cumali birden vazgeçip onu affetmek istedi...