"Abi."
"Ne var Medet?"
"Şimdi nereyeydi?"
"Medet beyciğim benim kullanmamı ister misin?"
"Yok abim ben hallediyorum."
Salih arka koltukta gözlerini devirdi. "Bok hallediyorsun Medet. Nereye geldik biz?" Medet yola bakıp dudaklarını büzdü. "Emin değilim abi." Salih başını salladı. "Emin değilsin..." Medet "Abim sen mi kullansan bu seferlik?" Salih dikiz aynasından Medet'e baktı. "Çek lan sağa. Çek sağa." Medet sağa çekince Salih söylene söylene "Hayır sen malını bilmiyor musun? Niye izin veriyorsun ki kullanmasına." dedi ve ön koltuğa geçti. Medet de yanına otururken "Aşk olsun abim. Ne zaman böyle kayboldum?" dedi. Salih "Lan sen her yerde kayboluyorsun Medet!" deyince Medet başını cama çevirdi.
Salih ofladı ve gidecekleri yere sürmeye başladı. Yarım saat sonra Salih Medet'e bakıp "Şişt. Küstün mü lan?" dedi onu dirseğiyle dürterek. Medet omzunu silkince "Medet..!" dedi Salih. Medet ona bakınca Salih "Küstün mü?" dedi yine. Medet susunca Salih "Lan küstün küsmedin mi Medet bir soru soruyorum şurada!" dedi neredeyse bağırarak. Medet irkilip "Yok küsmedim abim." dedi. "Ben sana küsemem." Salih başını salladı. "Tamam. Ara şu adamları da geliyoruz diye."
Medet başını sallayıp numarayı tuşladı. Az biraz üç ayda öğrenebildikleri Gürcüce'yle konuşmaya başladı. Bazen kelimelerini Salih fısıldayarak düzeltmek zorunda kalıyordu. Dil öğrenme konusunda o biraz daha yetenekliydi ayıptır söylemesi. Medet telefonu kapattığında "Tamam abi, bizi bekliyorlar." dedi. Salih başını salladı. "İyi."
Mekana vardıklarında Salih ve Medet arabadan inmişlerdi. Salih takımını düzeltip Medet'e baktı. "İyi miyim Medet?" Medet başını yana eğip ona gülümsedi. "Çok iyisin abim." Salih gülümsedi ve gözlüğünü takıp buluşacakları depoya ilerledi. Medet'i yanına alması gerçekten iyi olmuştu. Yamaç'ın yokluğunu hiç hissetmiyordu. Neticede artık durmadan onu takip eden, ona hayran hayran bakan, kısa boylu biri vardı yanında.
Mekana girdiklerinde Salih gülümseyerek kollarını açtı. "Vay vay vay, kimleri görüyorum efendim." dedi Gürcüce. Adam donukça ona baktı. "Vartolu?" dedi ağır aksanıyla. Salih başını salladı. "Yes it is. Vartoli Sadettin Bey." Adam gözlerini devirip başını salladı. "İş konuşmak için geldin." Salih de ciddiyetini takınıp başını salladı. "Evet biz-"
"Yardım edin!"
Salih kaşlarını çatıp koridora baktı. Koridorun ötesinden çığlıklar geliyordu ama ilginç olan çığlıkların bir kadına ait olmasıydı. Salih sertçe adama dönüp "Ne dönüyor orada?" dedi. Adam "Seni ilgilendiren bir konu değil Vartolu." dedi. "İş konuşmaya geldin, iş konuşacaksın." Salih yabancı topraklarda olduğunu ve tek hatasında bu adamların, onun amına koyacaklarının bilincinde olarak sakinleşmeye çalıştı. "Tamam. Az önce de dediğim gibi, biz-"
"Yardım edin, lütfen!"
Salih şaşkınlıkla koridora bakıp "Tür... Türkçe konuşuyor, Türk lan bu kadın!" dedi ve adama döndü. "Ne dönüyor anlat yoksa hem iş iptal olur hem de seni sikip sikip çoğaltırım." dedi silahını çekip ona doğrulturken. Adamın korumaları da ona silah çekerken Medet de yeni yeni alışmaya başladığı silahını çekmişti. Adam rahatça "Vartolu." dedi. "O kadın benim düşmanım. Müşterilerimi çalıyordu. Eğer bugün arıza çıkmazsa bizim müşterilerimizi çalıyordu."
Salih "Lan sikerim müşterilerini şimdi. Kadınlarla çocuklara dokunulmaz." dedi. Adam ayağa kalktı sinirle. "O bir kadın ya da insan değil Vartolu! Zehirli bir yılan o! Boa yılanlarını bilir misin? Onlar gibi bu kadın!" Salih başını sallayıp Medet'e bir bakış attı. Medet anlayarak hafiften geri çekilmeye başladı. Salih kollarını açıp "İster yılan olsun, ister ejderha..." dedi. "Kadınlara. Çocuklara. Dokunulmaz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamızın Oğlu
Fiksi PenggemarCumali arabayı park etti ve yan koltukta uyuyakalmış olan kardeşine baktı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak arabadan indi. Kapıyı çalmadan kapı açılmıştı. Annesinin ona sarılan kollarını hissedince Cumali birden vazgeçip onu affetmek istedi...