3.4 // Beyaz Atlı Şövalye ve Deniz Kızı

604 31 89
                                    

Salih abisinin düğünün ardından aylar geçmişti. Yamaç'ın kimyagerlik fakültesinin bitmesine de az kalmıştı neredeyse. İzmir'de okumak kadar efsane bir şey yoktu Yamaç'a göre. Sabahları okulda ders aldıktan sonra tuttukları eve gidiyor, orada beş dakika bile durmayıp dışarı atıyordu kendini. Bornova'da Küçük Park'ın orada bir barı vardı oda arkadaşının. Oda arkadaşı Fikret, eski mezunlardan biriydi. Yamaç akşamları oraya gidip gitarıyla döktürüyordu ve parasını çıkartıyordu. Babası Çukur'da milyon liralar döndürüyor olabilirdi ama Yamaç o kirli paraya dokunmak istemiyordu.

Yamaç gene gitarını almış bara ilerlerken yolda gördüğü tanıdıklara selam veriyor bazı liselilerle şakalaşıyordu. Küçük Park hemen Bornova Anadolu Lisesi ve Ege Üniversite'sinin çıkışında olduğu için tüm öğrenciler oraya akın ediyordu bu saatlerde. Yamaç bara vardığında arkadaşı Fikret "Yamaç!" diye bağırdı. Yamaç "Geldim geldim." dedi. Fikret "Oğlum nerede kaldın ya?" dedi. "Kızlar her an gelebilir."

Fikret geçen gün Yamaç hala bardayken evde şeker kalmadığı için alt komşuya gitmişti ve o zaman tanışmıştı kızlarla. Ayak üstü sohbet etmişlerdi ve Fikret de onları bara davet etmişti. Yamaç arkadaşının heyecanına gülüp "Oğlum iki lokma bir şey yiyeyim dedim yolda. Dürüm aldım ben de." dedi. "Sen de aç mıydın? Alsa mıydım?" Fikret oflayıp "Hadi anam babam. Hadi." dedi. Yamaç "Anam babam." dedi onu taklit ederek. Fikret buna gülmüştü. Her seferinde gülüyordu zaten. Barın sahibi oydu. Yamaç'tan iki yaş büyüktü. O da Ege Üniversitesi İşletmeden mezun olmuştu.

Yamaç sahneye çıkıp gitarını çıkartırken Fikret'in bahsettiği kızlar bara girmişlerdi bile. Hava kararırken hızla dolan barda Yamaç mikrofonu bağlıyordu. Gözleriyle Fikret'i ararken bulmuştu. Sarışın bir kızla konuşup sırıtıyordu mal mal. Yamaç güldü. Arkadaşı flört konusunda o kadar beceriksizdi ki. Yamaç gitarını boynuna takıp akorunu son kez kontrol ettikten sonra "Hoşgeldiniz!" dedi mikrofona doğru. Herkes alkışlarken Yamaç utanıp başını düşürdü.

Yamaç o gece için çalıştığı şarkıları söylerken her zamanki gibi çok eğleniyordu. İnsanlar da ona eşlik ederken Yamaç hayatının zamanını yaşadığından emindi. O buydu işte. Sevdiği şeyi yapıyordu. Şarkı söylemek, kalabalığı coşturmak, kimya çalışmak, laboratuvarda olmak... O babasının istediği belinde silah olmadan evden çıkmayan adam değildi, o Yamaç'tı işte. Buydu o. Öldürmek mayasında yoktu ki. Daha fazlasını istemiyordu. Bu halinde sonsuza kadar yaşayabilirdi.

Yamaç bu düşünceleri kafasından atıp şarkıyı bitirdiğinde mola vermek için sahneden atlayarak indi ve tandıklarına selam vere vere Fikret'in yanına gitti. "Selam." Fikret ona bakıp "Bu da Yamaç. Oda arkadaşım." dedi ve kızları göstererek ekledi. "Yamaç bu Deren. Bu da Sena." Yamaç Deren'e bakıp elini sıktıktan sonra Sena'ya döndü. Ama o an az önceki düşüncelerinin yalan olduğunu anladı. Sena'nın gözlerini gördükten sonra asla bir daha bu halinde yaşayamazdı ki, bırakın sonsuzluğu.

Yamaç kızın elini sıkıp gülümserken Sena sakince "Memnun oldum." dedi. Yamaç omzunu silkip gülümserken dilinin tutulduğunu fark etti. Yanlarındaki Deren ve Fikret neredeyse burun buruna konuşuyorlardı. Sena onlara bakıp biraz rahatsız olarak "Bira yok mu ya?" dedi ve standa yaklaştı. Yamaç başını sallayıp hemen iki tane bira sipariş etti. Sena ona bakıp "Sen sahneye geri dönmeyecek miydin?" dedi. Yamaç omzunu silkti. "Bir biralık vaktim var."

İkilinin biraları gelince Sena "Sesin çok güzelmiş bu arada." dedi. Yamaç "Teşekkürler." dedi. "Senin de." Sena kaşlarını çatıp "Ne?" deyince Yamaç aptallığına içten içe küfretti. "Hiçbir şey." Sena karşısındaki çocuğun sevimliliğine gülümsemeden edemedi. "Eee, sen okuyor musun Yamaç? Yoksa tam gün rockstarlık mı?" Yamaç kızarıp "Kimya bölümündeyim. Kimyagerlik işte, ikinci senem bu. Bitecek yakında." dedi. "Sen okuyor musun?" Sena başını salladı. "Güzel Sanatlar." Yamaç sırıtıp "Ne güzel." dedi.

Babamızın OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin