Kardeşler kahvede oturup babalarının gelişini beklerken Kahraman "Salih, oğlum iyi diyorsun hoş diyorsun da. Onu yapmamız çok zor be." dedi. Salih çayından bir yudum alıp "Biliyorum abi biliyorum. Ama yapılması gerekiyor. Yoksa ileride çok sıkıntısını çekeriz." dedi. Cumali kaşlarını çatıp "Ben hala anlamadım planı." deyince Selim "Abi anlaşılmayacak bir şey yok, illegal işlerimizi legal yapacağız." dedi. Cumali "Hah işte tam da onu anlamadım." derken İdris, Mücahit ve Cihangir içeri girmişlerdi.
Kardeşler ayağa kalkıp babalarını karşılarken İdris yerine geçince hepsi geri oturdular. Salih derin bir nefes alıp verdi ve "Baba, hani evden çıkmadan önce dediydim." dedi. "Bir şey konuşacaktık?" İdris başını salladı. "Evet evet. Önemli demiştin. Anlat bakalım oğlum."
Salih babasının karşısına oturup "Sorun korumalar ve barlarda baba." dedi. İdris hemen "Bana ne anlatıyorsun oğlum, alakadarı Selim. Ona anlat. Gene ne olmuş?" dedi Selim'i gösterip. Selim gizliden gözlerini devirirken Salih hemen koruma moduna geçmişti. "Bir sorun yok Allah'a çok şükür baba, paralar akıyor takır takır zamanında." İdris omzunu silkti. "Sorun ne o zaman?"
Salih dilini tutup babasına laf sokmamak için kendini kastı ve gülümsedi. "Sorun çocuklar, baba. Ben gittiğimde biraz araştırıp öğrendim ve bizim yaptığımız eşkıyalık oluyor orada, korumalık değil." Kahraman ufaktan boğazını temizleyip kardeşini uyarırken Salih devam etti. "Mekanlara gidiyoruz, çöküyoruz, kapıya adamlarımızı dikiyoruz ve parasını yiyoruz."
İdris "Düzen bu." deyince Salih "Düzenler değişebilir baba. Yenilenebilir. Geliştirilebilir." dedi hemen. Mücahit baba oğulun inatlaşıp kafalarını tokuşturmaya hazırlandığını fark edince araya girip "Ne diyorsun yani Salih sen? Nasıl geliştirecekmişsin?" dedi. Salih ona bakıp gözleriyle teşekkür ettikten sonra boğazını temizledi.
"Bir arkadaşım var, Efsun. Onun abisiyle konuştun geçen bu konu hakkında. O daha iyi biliyor. Ben de kısa anlatayım. Bu korumalarımızın, en ufak bir sabıkası varsa ya da bu işin eğitimini almamışlarsa tek bir teftişte hepsi kovulur." İdris "Eee, o zaman?" deyince Salih "Biz, Selim ve arkadaşımın abisi Emrah ile konuştuk. Bir yolu var kimseyi mağdur etmeden düzeni değiştirmenin." dedi. "Eski korumalarımızı önce bir kontrol edeceğiz. Sabıkası olmayanlar kalacak ve korumalık eğitimine gidecekler. Olanları diğer işlere dağıtacağız, silahçılık gibi. Boş kalan yerlere yeni, sabıkası temiz çocukları geçireceğiz. Geçmek isteyip de yer bulamayanlar varmış zaten, Selim söyledi. Onlar da eğitim alacaklar. Bir de mekan sahipleriyle sözleşme imzalayacağız, bizden başka koruma alamayacaklar, alırlarsa bize tazminat falan. Sözleşmeyi getirecek bu öğleden sonra Avukat. Biz de bakacağız."
İdris gülümsedi. "E oğlum bize yapılacak bir şey kalmamış ki. Sen hepsini düşünüp araştırıp halletmişsin." dedi. Salih hemen "Yok baba." dedi. "Dediğin gibi. Bu işler kardeşimin. Alakadarın Selim. Ona söyle."
***
Nazım ve Efsun arka koltukta otururlarken Nazım gözlüklerinin arkasından elindeki dosyaya bakıyordu, Efsun da heyecanla mahalleye bakıyordu. "Abi, başını kaldır da bak bir kere ya." deyince Nazım "İşim var Efsun." dedi başını kaldırmadan. Efsun ofladı. Nazım başını kaldırıp "Daha gelmedik mi?" deyince şöfor "Yaklaştık beyefendi." dedi. Nazım hitap şekline hafiften gülümsedi.
Kahvenin sokağına girdiklerinde Efsun sırıtmaya başladı. Salih'i çok özlemişti. Kahvenin önüne park ettiklerinde Efsun hemen indi ve onları karşılamak için çıkan Salih'e sarıldı. Salih gülüp onu kaldırdı ve sıktı. "Küçük hanımefendi. Büyüdün mü sen ya? Daha bir yıl olmadı kız." Efsun kıkırdayıp ona eğildi ve fısıldayarak "Çağatay'ı umursamamak o kadar iyi geldi ki bana." dedi. "Sağ ol." Salih de gülerken Selim kahveden çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamızın Oğlu
FanfictionCumali arabayı park etti ve yan koltukta uyuyakalmış olan kardeşine baktı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak arabadan indi. Kapıyı çalmadan kapı açılmıştı. Annesinin ona sarılan kollarını hissedince Cumali birden vazgeçip onu affetmek istedi...