Çukur yaş konusunda bok gibi olduğu için ben gene liste bırakıyorum buraya. Ona göre okuyun. İlk sahnedeki yaşları bu.
Cumali 56
Kahraman 54
Damla 48
Nazım 46
Selim 45
Salih 45
Hilal 43
Emrah 41
Yamaç 38
Efsun 37
Karaca 25
Akşın 25
Akın 23
Acar 20
Mücahit 17
Umut 13
Masal 13
Asiye 13
Nejan 10
Melek 4
Öykü 3FİNALE SON 2
Nazım telefonunun ana ekranındaki duvar kağıdına bakarken iç geçirdi. Nefret ediyordu. Hayatında hiçbir şeyden nefret etmediği kadar Selim'le kavgalı olmaktan nefret ediyordu. Hele bir de saçma bir şeyden kavga ettilerse. Çoğu zaman Nazım kavganın nedenlerini bile hatırlayamıyordu.
Baykal ona bakmadan "Geliyorlar Nazım, bırak o telefonu artık." dedi. Nazım hemen telefonu cebine tıkarken öldürmek istedikleri adam arabasıyla limana girmiş, karşılarında durdurmuştu arabayı. Adam inince "Beyefendi. Sizi görmek ne güzel." dedi gülümseyerek ve yanlarına geldi.
Onlar konuşurken Nazım tetikteydi. Babasının bu düşman olsalar bile takdir ettiği adamı sevmiyordu. Her an her şeyi yapabilirdi. Ama işte babasının gözünü gene hırs bürümüştü. Kim bilir kaç kere uyarmıştı onu Nazım, sakin ve kontrollü olsun diye. Ama yok, babası ne zaman onun fikirlerine değer vermişti ki şimdi versin?
Ki Nazım'ın beklediği gibi de olmuştu. Nazım etrafa bakınırken konteynırların üstünde hafif bir hareketlenme görmüş ve mercekten parlayan ışığı fark etmişti. Nişancı bir şey yapamadan Nazım "Beyefendi!" diye seslenip onu geri çekti ve adamın hedefini şaşırtıp yanlış yeri vurdurttu.
Bundan sonra bir curcuna başlayıp korumalar silahlarına davranırken babası kaçmıştı hemen korumalarıyla. Nazım da teknenin olduğu yere koşarken içinden Selim'i son bir kez daha görebilmiş olmayı diliyordu sadece. O aptal kavgayı neden etmişlerdi ki?
Nazım teknenin yanına varınca bindi ve ona doğru koşan babasını gördü. Hemen ona yardım etmek için çıkıp onun binmesine yardım etmişti ama geri binmek istediğinde babası onu durdurdu. "Sen burada kal ve koru bizi Nazım! Koru bizi." Babası tekneyle uzaklaşırken Nazım kalakalmıştı. "Baba! Beni burada bırakma!"
Nazım orada uzaklaşan tekneye bakarken yanından hızlı geçen arabayı duydu. Adam tekneye sıkıyordu. Nazım kaçmak için bir fırsatı olduğunu bilerek yukarı geri çıktı ve ters yönde koşmaya başladı. Babasının onu burada bırakıp gidişi içine koca bir kaya gibi otururken düşmanlarının adamları onu fark edip sıkmaya başlamışlardı. Böyle mi ölecekti? Bir limanda, kurşunla? Selim'e son kez onu sevdiğini söyleyemeden, onu son kez öpemeden? Kardeşleri ve yeğenlerine son kez sarılamadan?
Nazım içindeki korkuyla daha hızlı konuşurken arabaların hızla geçtiği caddeye çıkmayı başarmıştı bir şekilde. Yolun üstünden geçerken silah sesleri artmış, adam muhtemelen babasından vazgeçip onun peşine düşmüştü. Nazım gözleri dolarken yolun altına bakıp durdu. Adamları kontrol ettiğinde daha zamanı olduğunu fark etti. Yapsa mıydı? Geliyordu işte tır. Ya şimdi ya asla. Nazım tereddüt bile etmeden atladı. Selim'i son bir kez daha görmeden ölecekse bile bu o şerefsizlerin elinden olmayacaktı.
Nazım gübre dolu kasaya düşünce nefesinin kesildiğini hissetti. Başarmıştı. Yaşıyordu. Sırt üstü yatıp geceye baktı. Başarmıştı...
***
Selim salonda oturup telefonundan Nazım'la Masal'ın fotoğraflarına bakarken bir mesaj gelmişti. Selim mesajı atanın Nazım olduğunu görür görmez hemen açtı ve okudu. Cumali ondaki değişimi fark edince "Çocuk, ne oldu?" dedi. Selim cevap vermeden kalıp kapıya gitti ve açtı. Elinde hala telefonla duran Nazım ona bakıyordu. Omzunu silkip bir süre bekledi ve başını öne eğerek "Ben... Başka nereye gideceğimi bilemedim." dedi. "Bir sen geldin aklıma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamızın Oğlu
FanfictionCumali arabayı park etti ve yan koltukta uyuyakalmış olan kardeşine baktı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak arabadan indi. Kapıyı çalmadan kapı açılmıştı. Annesinin ona sarılan kollarını hissedince Cumali birden vazgeçip onu affetmek istedi...