1.0 // Akın'ın Doğum Günü

983 53 29
                                    

"Bütün intikamlarından vazgeçip artık fevri davranmamanı istiyorum."

Salih gözlerini kırpıştırdı. "Ne?" diyebildi sadece. Her şeyi bekliyordu ama bunu... Saadet kollarını kendine sararak "Ciddiyim Salih." dedi. "Konu intikam olunca sen... bambaşka birine dönüşüyorsun. Ve ben o kişiyi sevmiyorum."

Salih geriledi. "Saadet... o başka kişi diye bir şey yok. Salih var. Salih Koçovalı." Saadet bir şey demeyince Salih "Haa, biri daha var." dedi. "Salih Helvacı." Saadet bu eski isimle başını kaldırdı. Salih başını yana eğdi. "Saadet, senin o sevmediğin kişi... benim. Sen hala sokakta oynadığın Salih'i arıyorsan o öldü. Onu öldürdüler bir gece Varto'da. Salih Helvacı öldü."

Saadet "Deme öyle Salih." dese de Salih bir kere hatırlamıştı Varto anılarını. "Ne demeyeyim Saadet? Yalan mı konuşayım? Doğru işte. Varto'da yaşadıklarım o senin oyun arkadaşını öldürdü. Duvarlara S kalp S yazan çocuk öldü. Bak bana!" Saadet kaçırdığı gözlerini ona geri dikti. Salih iç geçirdi. "Ben Salih Koçovalı'yım Sadiş. Ben intikam da alırım, çatapata da girerim, kardeşlerim ve Çukur için kurşun da yerim gerekirse ölürüm de."

Saadet ona yaklaştı. Onun ölme fikri bile canını yakıyordu. Salih onun yaklaşmasını geri çekilmeden kabul etti ve "Sadiş... Beni böyle kabul edebilirsin sanmıştım ama varsaymam yanlışmış." dedi. Kollarını iki yanına açtı. "Ben Salih Koçovalı. İntikamımdan da savaşımdan da vazgeçmem. Benim canımı yakanın canını yakarım Saadet. Beni böyle kabul edebilir misin?"

Saadet, sevdiği adamın acı ve umutla ona bakan yüzünü inceledi ezberlemek istercesine. Ardından "Sen benim için değişemez misin?" dedi sessizce. Salih kollarını yenilgiyle indirdi ve hala elinde açık halde duran yüzük kutusunu kapattı. "Hayır. Değişemem." Saadet bir şey demedi. Salih de...

Saadet sanki canı canından kopacak kadar yanmıyormuş gibi omzunu silkti. "O zaman... bu mudur?" Salih başını salladı. "Evet. Budur. Bitti sanırım." Saadet telaşla "B-Ben evlilik teklifini kastetmiştim Salih bizi değil." dese de Salih başını iki yana salladı. "Bir gün değişeceğimi umduğunu bilerek buna devam edemem ki Sadiş. Sana boş yere umut vermek istemem. Biz... farklı şeyler umuyormuşuz birbirimizden."

Saadet korkuyla "Yani artık beni sevmiy-" derken Salih ona sarıldı. Kızı göğsüne saklamaya çalışıyormuş gibi sıkıca sararken "Hayır. Hayır ben seni hep seveceğim. Önce o duvara sonra kalbime kazıdım ben senin aşkını Sadiş." dedi. "Ama bizden... olmayacakmış." Saadet başını sallayıp burnunu çekti. "Git." Salih başını yana eğip "Sadiş..." deyince Saadet onu ittirdi. "Git dedim Salih, git sadece. Yalnız bırak beni."

Salih oflayınca Saadet "Tek istediğim senin güvende olman, yanımda olman! Ama sen bana bunu vermeden benimle evlenmek mi istiyorsun?" dedi. "Nasıl bir evlilik olacak o, ha? Söylesene!" Salih dayanamayıp "Bizim evliliğimiz olacaktı Saadet!" dedi. "Biz birbirimizin ciğerini biliyoruz! Sen beni tanıyorsun sanmıştım ama hayır, sen hala çatıdan insanlara kızılcık attığın çocuğu arıyormuşsun anlaşılan. Ama ne var biliyor musun? Ben o değilim! Asla da o olamam. Gördüklerimden, yaşadıklarımdan sonra asla!"

Saadet "Ben de daha fazla acı çekme diye uğraşıyorum ya aptal!" diye bağırdı. "İntikam kurşunu önce ateşleyenini vurur Salih! Ben senin yaralamak isterken yaralanmanı istemiyorum!" Salih burnundan soludu. "Eğer o ateşi dindirecekse ben yaralara razıyım Saadet!" Saadet sinirle "Ama ben değilim! Sen yaralanınca bir tek senin mi canın yanıyor sanıyorsun?!" dedi. "Benim de canım on katı kadar acıyor."

Salih "Ne o zaman Saadet?" dedi. "Bütün işleri bırakayım mı? Pazarcı mı olayım? Ne dersin?" Saadet gülüp "Bana uyar!" deyince Salih arkasını ona dönüp sakinleşmeye çalıştı. Ardından Saadet'e dönüp "Hayır. Hayır. Sen, benden olmayacağım bir adam olmamı istemeyeceksin; ben de senden sevmediğin bir adamla evlenmeni istemeyeceğim. Boş ver."

Babamızın OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin