"Ahem."
Birinin sesini duymalarıyla Salih Saadet'ten neredeyse iki metre öteye sıçramıştı. İkisi de deli gibi çarpan kalpleriyle sesin kaynağına baktıklarında Kahraman'ın pis sırıtışını gördüler. "Ne yapıyorsunuz?" Saadet stresle "Şey... Salih geldi dedi ki buz lazımmış, sonra ıspanak yaptığımı gördü, sonra beğenmem dedi, sonra ona kızdım, tadına baktı, beğendi. Bu kadar. Bir şey yaptığımız yok." deyince Kahraman başını salladı. "Öyle diyorsan öyledir... gelin."
Saadet anında kızarırken Salih "Abi ya." dedi. "Kızı utandırma işte. Ne oldu, sen niye bu saatte evdesin?" Kahraman esas gelme sebebini hatırlayıp "Ha, evet." dedi. "Gel buraya bi sen. Sana söyleyeceklerim var." Salih onun yanına gitmeden önce "Şu buzu vereyim geliyorum." dedi ve koşarak bahçeye çıktı. Ama Yamaç çoktan ayaklanmış, maça Selim'le devam ediyordu. Salih gülümseyip "Naz yapıyordu işte." diye mırıldandı ve mutfağa geri dönüp buzu bıraktı.
Salih ve Kahraman mutfaktan uzaklaşıp hole vardıklarında Kahraman biraz ona eğilip "Cumali abimle bir şeyler bulduk. Senin gördüğün plakayı araştırıyorduk. Birileri yakınlarda görmüş. Bugün oraya gideceğiz." dedi sessizce. Saadet'in duymasını istemiyordu. Salih heyecanına hakim olup "Bugün kaçta? Sizinle gelebilir miyim?" dedi. Kahraman elini onun omzuna koyup "Akşamleyin. Ama bak Salih, biz halledeceğiz tamam mı? Cumali abim bile bilmiyor bunu sana söylediğimi. Yakar beni. Sakin dur diye söylüyorum. Biz halledeceğiz." dedi.
Salih başını yenilgiyle sallayıp "Tamam abi." dedi. "Nerede görmüşler peki?" Kahraman "Çukur'dan birkaç sokak aşağıda, şu Yenigül Mahallesinin kahvesinin oralarda." dedi. "Adamı önce Çukur'a çekeceğiz, sonra da halledeceğiz." Salih başını salladı yine düşünceyle. En azından çatıdan izleme fırsatı olacaktı.
Salih bunları düşünürken Kahraman eğlenen abi haline geri dönmüştü. "Vay be Salih. Hepimizden önce evleneceksin bu gidişle." Salih başını kaldırıp "Ne?" dedi. "Hayır biz sadece... şakalaşıyorduk." Kahraman "Aww. Ama oradan çok tatlı gözüküyordunuz." dedi. "İşte okul bitince evlenirsiniz, yalnız ben hemen yeğen isterim, cinsiyet fark etmez, sağlıklı olsun yeter."
Salih onu fazla güç kullanamadan ittirip "Yürü git ya." dedi. "Ben on sekizimde evlenmem." Kahraman gülüp "O mutfakta olanlar neydi lan o zaman?" deyince Salih omzunu silkti. "Yani... onu seviyorum be abi. Gerçekten. Ama evlilik... Kalsın. Ondan önce yapmak istediklerim var." Kahraman kollarını göğsünde kavuşturup "Ne gibi mesela Salih Bey?" dedi. Salih omzunu silkip gözlerini kaçırdı. "Dünyayı gezmek gibi."
Kahraman "Hah, Yamaç bitti sen başladın." dedi. "Ne var oğlum dünyada bu kadar gezecek?" Salih "Yok ya, tatil için falan değil. İş için." dedi. Bu Kahraman'ın ilgisini çekmişti. "Yani... yeni iş ortakları, müşteriler, yeni yöntemler öğrenirim. Belki yeni iş kolları bile..." Kahraman omzunu silkip "Aslında bak o olabilir." dedi. "Babam falan izin verirse tabi."
Salih güldü. "Hayatta vermez."
***
Salih elindeki tabancanın ağırlığına o kadar ay geçmiş olmasına rağmen alışmış değildi. Tutuşu hala bazen kayıyordu. Belki de Selim gibi daha küçük bir şey seçmeliydi. Salih gece gece evden kaçıp abilerinin o adamları çekeceği köşeyi net bir şekilde gören çatıda bekliyordu. Birkaç el silah sesini ve bağırışları duyunca ayaklandı ve gözlerini kıstı.
Adamları seçebiliyordu. Abilerini de. Ama abileri o sokağa doğru kaçan adamların çok gerisindelerdi. Neredeyse menzilde bile değildiler. Salih anlık bir kararla çatılardan atlayarak adamları takibe koyuldu. Silahı tutan elini kaldırıp adamlara nişan aldı. Cumali abisinin nişan konusunda anlattıklarını kendine hatırlatıp emniyeti açık olan silahın tetiğini çekti.
Adamlardan birini omzundan vurabilmişti. Nereden geldiğini bilmedikleri saldırıyla afallayan adamlar koşmaya devam ederken Salih güm güm atan kalbiyle çatışardan onları takibe devam etti. Ama bir süre sonra çatılar bitecekti. Salih koşmaya devam ederken basacağı yerleri gözüne kestirip aşağıya inmek için hamle yaptı.
Büyük ve hızlı adımlarla kendini çatıdan önce evin balkonuna sonra da yere attı Salih. Adamları peşlemeye devam ederken içi cayır cayır yanıyordu gene o ateşle. Bu ateş ona hayat veriyordu sanki. Salih gözüne omzunu yaraladığı adamı kestirip bir daha ateş etti. Adam sırtından vurulup yere sığılırken Salih kaçan diğer ikiliye baktı. Yollarını ayırıyorlardı. Salih düşünmeden ona yakın olanı takibe aldı ve ateş etti gene. Adamın ayağının yakınlarına gelse de ona isabet etmemişti.
Adam köşeyi dönünce Salih adama iki kere ateş etti. Adam baldırından ve boynundan yediği kurşunlarla düşerken Salih etrafına baktı ve üçüncüyü aradı. O telaşla üçüncü için bakarken, aradığı adam onu gözüne kestirmişti bile. Neler döndüğünü ilk adam vurulup düşünce anlayan Kahraman adamları haklamaya bir kenara bırakmış Salih'i arıyordu sadece o sırada. Kahraman kardeşini bulunca bir san,yeliğine rahatlasa da ona silah doğrultmak üzere olan adamı görmesiyle hiç düşünmeden "Salih!" diye bağırmış ve ona koşmuştu.
Kardeşini kapüşonundan çekip geriye çekerken kendini de önüne atmıştı. Kurşun onun omzuyla göğsü arasına girince inleyip omzunu tuttu Kahraman. Salih düşmekten olan abisini tutup dengesini kaybederek ikisini de yere oturttu. Salih düşünmeden burnundan soluyarak silahını doğrulttu ve adamı alnından vurdu. Adam geriye düşerken silah seslerini takip eden Cumali onları bulmuştu.
Salih çıkarttığı ceketini abisinin kanayan yarasına bastırırken "Abi, hastaneye." dedi. Cumali başını sallayıp mahalledeki birinden arabasını ödünç alırken Salih hala yaraya bastırıyordu. Kahraman öksürüp "Sen burada ne bok yiyorsun Salih?" dedi. Salih bir an tekledikten sonra "Bu mu önemli şu an? Konumuz bu mu? Vuruldun!" dedi.
Kahraman gözlerini devirip "Bi bok olmadı iyiy- ah! Yavaş be öyle mi bastırılır." dedi inleyerek. Salih onu takmadan "Ölme diye uğraşıyoruz şurada." dedi ve bastırmaya devam etti. Cumali arabayı yanlarına çekince indir arabadan ve Kahraman'ı tutarak kaldırdı sakince. Salih ve Kahraman arkaya oturunca Cumali arabaya bindi ve hastaneye sürmeye başladı.
Yoldayken dikiz aynasından bakıp "Salih, sen ne yapıyordun burada?" dedi. "Ben sana karışmayacaksın demedim mi?" Salih başını öne eğip "Dedin abi." dedi. "Ama amacım dahil olmak değildi. Cidden. Sadece izlemek istemiştim." Cumali oflayıp "Babam bizi öldürecek." dedi sessizce.
Hastaneye vardıklarında doktorlar hemen Kahraman'ı ameliyata almışlardı. Cumali elini Salih'in omzuna koyup "Sen iyi misin lan?" dedi. Salih başını sallayıp "Evet evet. Sen?" deyince Cumali "İyiyim." dedi. "Aferin bu arada. Üçünü de sen hakladın." Salih utanıp başını eğince Cumali onun omzuna iki kere vurdu ve "Ben babamlara haber vereyim, sen Kahraman'ı bekle." dedi.
Salih Cumali'nin gidişini izledikten sonra ameliyathanenin önündeki koltuklara oturdu. Cumali birkaç dakika sonra döndüğünde "Geliyorlar." dedi. Salih yere bakıp dirseklerini dizlerine koydu. "Bana kızgın mısın?" Cumali ona baktı. "Niye?" Salih omzunu silkip ameliyathaneyi işaret etti. "Benim yüzümden oldu. Bana sıkacaktı o adam. Ama o önüme atladı."
Cumali bir süre susup "Kızgın değilim Salih. Aynısını sen de onun için yapardın. Ben de sizin için yapardım, siz de benim için yapardınız." dedi. "Biz kardeşiz oğlum. Birbirimizi korumak bizim işimiz."
'Ello!
Pride Month'unuz kutlu olsun!!
Normalde bölümde Selim de olacaktı ama çok da uzatmak istemedim. Onun olayı gelecek bölüme kaldı. Ha bi de artık Sultan'a sövmek isteyenler de gelecek bölüm sizin için. Tam sövmelik.Gelecek bölümden spoyler : Salih, Selim'le ilgili çok önemli bir gerçeği öğreniyor. ✌🏻🏳️🌈

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamızın Oğlu
FanfictionCumali arabayı park etti ve yan koltukta uyuyakalmış olan kardeşine baktı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak arabadan indi. Kapıyı çalmadan kapı açılmıştı. Annesinin ona sarılan kollarını hissedince Cumali birden vazgeçip onu affetmek istedi...