"Ya, yeni çocuğun olmuşken pavyona gelmen ne kadar doğru?"
"Hiç doğru değil."
"Ha tamam, bunu bildiğinden emin olmak istemiştim sadece."
"Kapa çeneni Salih."
"Saçmalıyorsun abi."
Kahraman, Salih'i sallamadan pavyona girdiğinde etrafını saran müziğe sırıttı. "Eğlenelim oğlum biraz. Hem bak sen bekarsın, ben-" derken Salih "Evli ve iki çocuklusun." dedi. Kahraman oflayıp "İyi Salih. Sen evlenip çocuğun olunca gelmezsin pavyona." dedi ve bir masaya oturdu. Salih gülüp onu takip etti ve karşısına oturdu. "Tamam ya. Yakalanmadığın sürece ne bok yiyorsan ye, bana ne."
***
Yıldız ve Eda pavyonun bar kısmında oturup insanlara bakarken Eda arkadaşını dürttü. "Kız, Kahraman'ın getirdiğine bak." Yıldız Kahraman'ın kalktığı masada oturan adama baktı. Genç ve güçlü gözüküyordu. Esmerdi, sakallıydı ve yüzünde bir sırıtış vardı. Eda ona bakıp "Sen mi alırsın ben mi?" dedi. Yıldız "Ben, Cumali'den sonra kafam dağılsın azıcık." dedi. Cumali ile gene ayrılmışlardı.
Yıldız yalnız başına masada oturan adamın yanına oturduğunda adam ona bakıp kaşlarını kaldırmıştı. Yıldız karanlık pavyonu aydınlatan yetersiz mavi ve kırmızı ışıktan adamın yüzünü tam seçemiyordu ama umurunda değildi. Elini onun omzuna koyup "Selam." dedi. Adam ona şaşkınlıkla bakıp yutkundu ve "Se-Selam." dedi. Yıldız, duruşundan öz güven akan bu adamın onun karşısında kekelemesin, garip bulmuştu. Ama çok da sallamadan "Buralarda yeni misin? Daha önce hiç görmemiştim seni." dedi.
Adam onu süzüp sırıttı. "Tabi, aslında buralardandım da, iş için gitmiştim. Yeni döndüm." Yıldız gülümseyip "Yaa, ne güzel. Özlemiş misin buraları?" dedi. Adam başını sallayıp "Hem de nasıl." dedi ona eğilerek. "O kadar özledim ki, Cumali abim beni böyle görürse ölmek istemecek kadar özlemişim Çukur'u yenge." Yıldız kaşlarını çatarken Salih geri çekilip "Yenge hadi ama ya. O kadar da değişmedim." dedi ve sırıttı. "Salih ben."
Yıldız hemen ellerini ondan çekip eliyle şaşkınlıktan aralanan dudaklarını kapattı. "Salih?!" Salih başını salladı. "Burada mı çalışıyorsun artık?" dedi gülümseyerek. "Değiştirmişsin. Gene mi kavga ettiniz abimle?" Yıldız omuzlarını düşürüp başını salladı. "O salak abin anlamıyor hiçbir şeyi." Salih güldü. "Öyledir." Yıldız göz ucuyla ona bakıp "Salih, bunu söyleme olur mu?" dedi kısık bir sesle. Salih güldü. "Canıma mı susadım yenge ben? Tabi ki de anlatmam. Ayrıca artık burada olduğunu da söylemem." Yıldız ona gülümsedi. "Sağ ol Salih." dedi. "Gerçi senin o abin beni gene bir şekilde bulur ama..."
Yıldız masadan kalkarken Kahraman lavabodan dönmüştü. Yıldız'a kısaca selam verdikten sonra Salih'e bakıp "Yıldız'ın burada ne işi vardı lan?" dedi. Salih gülüp "Tanıyamadı beni ilk başta." dedi. Kahraman başını salladı. "Eheheh. Dur- eğer seni tanıyamadan geldiyse yanına... bu demek ki o sana-" Salih hemen "O cümleyi sakın bitirme!" dedi. Kahraman kahkahalarla gülerken Salih somurttu. "Sakin Cumali abime anlatmayasın." dedi. "Bak öldürür beni." Kahraman gülüşünü kontrol altına alabilince "Tamam lan tamam." dedi. "Vay be... Sen ve Yıldız. Hiç olmazsınız he. Cumali olsun olmasın." Salih başını salladı ve iç geçirdi. Kahraman anlamlı anlamlı gülümseyip "Mesela Hilal olsa..." deyince Salih ona döndü. "Abi..." Kahraman gülerek "Ne yapayım lan? Kardeşim aşık olmuş." dedi. "Ayrıca hala anlatmadın tamamen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamızın Oğlu
FanfictionCumali arabayı park etti ve yan koltukta uyuyakalmış olan kardeşine baktı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak arabadan indi. Kapıyı çalmadan kapı açılmıştı. Annesinin ona sarılan kollarını hissedince Cumali birden vazgeçip onu affetmek istedi...