BİR SEVDANIN KÜL TABLASI

4K 196 41
                                    

"Bir kez daha gömüyorum seni, bu sefer toprağını kendi ellerimle atıyorum."

(3 hafta sonra)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(3 hafta sonra)

Bileğimin üzerindeki tarihe parmağımla dokundum. Bebeğimin ölüm tarihini bedenime kazıdım. Çünkü öğrendiklerimden sonra o günü ve bana yaşatılanları asla unutmamam gerekiyordu. Bir gün affetmek istersem bu tarihi hatırlayacaktım. '1304'

Eğer bir kez daha gelebilseydim hayata daha neşeli olurdum. Kendi mutluluğumdan başka kimseyi düşünmezdim. İstemediğim yerde durmaz, gitmek için cesaret sahibi olurdum. Daha çok nefes alır, daha çok gezerdim. Yeni yerler keşfetmek için elimden geleni yapardım. Yeniden başlayabilseydim eğer yalnız mutlu anlarım olurdu. Ama işte yirmi bir yaşımdaydım ve ölüyordum..

Yerimde hafifçe kıpırdandım akşama bara gidecektim ve teslimatı yapacaktık. Bahçe kapısından midemi bulandıran o sesi duydum. "Asel." Gözlerimi açmadım. Yanıma yaklaştığında iki kişi olduğunu anlamıştım. Gözlerimi açtım karşımda Yiğit ve Karan vardı. "Ne yapıyorsun?" Dedi Karan karşımdaki koltuğa otururken. "Düşünüyorum." Dedim duruşumu bozmadan. Yüzümden anladıkları gibi hiçbir şey iyi gitmiyordu. "Neyi?" Diye sordu bu sefer Yiğit. "Güvendiğin insanların kahpe çıkmasını." Dedim umursamaz bir tavırla. Birbirlerine baktılar. Gözlerindeki telaşı görebiliyordum. Her bir hareketlerini dikkatle izledim.

Karan'ın gözleri koluma kaydı. On yedi tane derin çizik olan koluma. "Koluna ne yaptın?" Bu sefer telaşı sesindeydi. Yiğitte koluma baktı. "Asel kendine mi zarar veriyorsun?" Bu sefer konuşan Yiğitti. Cevap vermedim. Karşımdaki bu hallerini izlemek beni eğlendiriyordu. "Asel cevar versene!" Karan sesini yükseltti gözlerinin içine baktım. "Bundan sonra kendime zarar vermeyeceğim." Dedim kendim dışındaki herkese zarar vereceğimi düşünürken. Bu seferde ben bencil olacaktım.

"Bu ne demek?" Dedi Yiğit şüpheyle. "Başka zaman anlarsınız." Dedim yerimden kalktım. "Bara gideceğim, teslimat yapacağız." Karan'da ayağa kalktı. "Bende geleceğim, seni kapıda bekleyeceğim." Tamam anlamında kafamı salladım. Masanın üzerindeki telefonumu alıp içeri girdim. Üst kata çıkıp kırmızı bir elbise giydim. Saçlarımı düzleştirdim, koyu makyaj yaptıktan sonra aşağı indim. "Seni biz bırakalım." Yiğit'i onayladım. Hava kararmıştı. Arabanın arka koltuğuna oturdum. Telefonu çıkarıp Egemen'e mesaj attım.

Kime; Egemen
İki saat sonra oradayım.

Kimden; Egemen
Kapıda bekliyor olacağım.

"Büyük bir teslimat mı?" Arabayı kullanan Yiğit aynadan bana bakarak sormuştu. "Çok büyük değil." Kafamı cama çevirirken yanıtladım. "O zaman sen neden gidiyorsun?" Karan arkasını dönüp bana baktı. "Keyfim öyle istiyor." Cevabım sinirlendirmişti gözlerini devirdiğini görmüştüm.

"Asel sana bir şey olmasından korkuyoruz." Dedi Yiğit. "Ömer ölmedi mi?" Diye sordum aniden bana bakan Karan'a bakarak. "Öldü." Dediğinde kafamı tamam anlamında salladım. "Ömer öldü ve siz onun emanetiyim diye sürekli peşimde olamazsınız, beni koruyamassınız." Dedim. "Bu ne demek oluyor Asel, sen sadece Ömer'in emanetisin diye mi peşinde olduğumuzu düşünüyorsun?"

KURTULUŞ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin