İÇ KIRIKLIĞI

3.6K 159 30
                                    

"İnsanın kalbi değilde, içi kırıldığında hiç düşünmeden terk ediyormuş her şeyi..."

🌿

Uçaktan inip valizimi aldım. Çıkışa doğru ilerlediğimde cebimden telefonumu çıkarıp Egemen'in abisini aradım. Bir kaç çalışta açtı. "Merhaba ben indim, çıkış kapısındayım." dediğimde bir kaç adım attım. "Gördüm sanırım, çiçekli elbiseli olan siz misiniz?" dediğinde "Evet benim." diyebildim. Telefonu kapatıp yanıma geldi. Fotoğraflarda göründüğünden daha çok Egemen'e benziyordu. Uzun boyu, fit vücudu sadece dövme ve piercing konusunda Egemen ile ayrılıyorlardı. Uzattığı elini tuttum. "Ekmel" gülümseyip "Asel" dedim. Gözlerini anlık kısıp bana baktı. Bir şeyler düşündü ardından konuşmaya başladı. "Sizi tanıyor muyum? İsminiz ve yüzünüz çok tanıdık. Ömer'in eşi Asel misiniz?" Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Eski eşiyim, boşandık. Oradan tanıyor olabilirsiniz." dediklerime şaşırdı ama kendini hemen topladı. "Haberim yoktu, şaşırdım." dedi gülümsemeye çalışırken. Önemi yok der gibi kafamı salladım. Uzanıp valizimi aldı. "Arabaya binelim, sizi Egemen'in yanına bırakayım." Ekmel abi önde, ben arkada arabaya ulaştık. Valizimi bagaja yerleştirip yanıma oturdu. Arabayı çalıştırdığında ikimizde sessizdik. "Bizim deli oğlan, geldiğinden beridir teknede yaşıyor." gülerek söylemişti, bende güldüm. "Küçüklüğünden beridir denize aşık." diye açıklama yapmıştı.

"Yakın arkadaş mısınız?" diye sorduğunda anlık bana baktı, ardından tekrar önüne döndü. "Bende hakkı çoktur, gitmeden önce görmek istedim." dediğimde anlamayarak bana baktı. "Gitmek?" soru sorar gibi sormuştu. "Yurt dışına gideceğim de." anladım der gibi kafasını salladı. "İstanbul boğdu sanırım bir ara bende yaşadım da yaşanılacak bir şehir değil." İstanbul mu yaşanılacak bir şehir değildi yoksa etrafımdaki insanlardan dolayı mıydı bilmiyorum. "İnsanı boğan bir havası var." diye ekledi onu onayladım. "Gezilecek bir şehir" dediğimde beni onayladı.

Ardından sessiz geçen zamandan sonra arabayı durdurdu. "Şu teknede kalıyor." eliyle tekneyi gösterdi. Gösterdiği yere baktım. "Ben sizi yalnız bırakayım." diye eklediğinde gülümseyerek baktım. "Her şey için çok teşekkür ederim." ne demek der gibi kafasını salladı.. "Ben valizini indireyim." arabadan birlikte indiğimizde valizimi bagajdan çıkarıp bana verdi. "Tekrar teşekkür ederim." dedim ve arkamı dönüp dediği tekneye ilerledim.

Egemen görünmüyordu. Biraz daha ilerlediğimde denize karşı kitap okuduğunu görmüştüm. Saçları hâlâ uzundu. Biraz daha yaklaşıp valizimi bırakıp yavaşça tekneye bindim. Sesli bir şekilde şiir okuyordu. "Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım...Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum..." bir kaç adım yaklaşıp ben devam ettirdim. "Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi.." aniden arkasını döndü ve beni görmesiyle şaşırdı. "Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor.." dediğimde şaşkınlığını az da olsa üzerinden attı ve ayağa kalkıp bir adım attı. "Seni aldım bu sunturlu yere getirdim... Sayısız penceren vardı bir bir kapattım." sustu ve ben devam ettim. "Şimdi otobüs gelir biner gideriz... Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç." Bir adım ben attım, bir adım o. Gözlerindeki yoğun duyguyu görebiliyordum. "Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin... Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat.." ve ardından aynı anda son dizeleri söylemeye başladık. "Durma kendini hatırlat... Durma göğe bakalım."

KURTULUŞ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin