BŞHKM29

7.9K 396 19
                                    

Kaybetmiş olmak, yenildiğin anlamına gelmez.
Ayağa kalktığın an,sen kendi zaferini ilan etmiş olursun zaten.

Şimdiye kadar en çok ne istediniz? Ya da en çok neyin olmamasını istersiniz?
Bir inanışa göre,en çok istediğin şeye sahip olur musun bilinmez. Ama bu hayatta en çok neden korkarsa başına gelirmiş. En çok neden çekinirsin?

Başına geldiği an. Ben bittim dersin. Herkesin aşamadığı korkuları vardır. Yenemedigi heyecanlar,kontrol edemediği duygular. Ve acılar...

Yüreği nerden yanarsa insanın en çok orayı saklar. Ama bilmez ki,acı elbet gün yüzüne çıkar. Korku ihtiyaç duyulan bir duygudur. Hatta bazı yerlerde bizi birçok şeyden korur.

Karanlıktan korkup,yalnız başına gece dışarıya çıkamamak gibi. Yükseklikten kokup,uçurum kenarlarına yaklaşamamak gibi ve daha nicesi. Ama eğer korkunun seni esir almasına izin verirsen işte o zaman sana zarar vermekten başka hiçbir işe yaramaz.

Hamza tamda o durumdaydı. Korku ve endişe adeta bir kanser hücresi gibi olağanca gücüyle ve hızıyla ilerliyordu. Duyduklarına anlam veremezken karısının tehlikede olduğu düşüncesi onu yerle bir ediyordu. Beş yıldır öldü bildiği ve hiç görmediği adamı bulmalı ve karısını kurtarmalıydı. Ama nasıl?

Başını iki elinin arasına aldı ve yüksek bir sesle bağırdı,öyle ki etraftaki esnaf halkı ve yoldaki insanlar dönüp arabaya baktılar. Gözlerinden akan yaşlar görüşünü engelliyordu,başına sinsi bir ağrı saplanmış hareket ettirmyordu.

Nasıl yapacaktı? Karısını nasıl kurtaracaktı?

Sahi ne kadar olmuştu telefonu kapatalı? Yarım saat,yoksa bir saat?

Kendine gelmeliydi,kendini toparlayıp bir an önce karısını bulmalıydı.

Avuçları ile gözyaşlarını sildi ve arabayı hızla çalıştırdı. Gideceği rotası belliydi.

Hamza AYDIN ailesinin evinin önüne geldiğinde arabadan indi ve hızla kapıyı yumruklamaya başladı.

"Açın kapıyı!"

"Açın kapıyı dedim size!"

Sonunda sinirlıi bakışlarla kapıyı açan Murat, öldürücü bakışlarını Hamza'ya yolladı.

"Bu ne terbiyesizlik be! Alacaklı gibi kapı çalmakta ne!"

Hamza lafı hiç uzatmadan mevzuya girdi. Kaybedecek tek bir saniyesi bile yoktu,mevzu bahis canının canı idi.

"Kardeşin denen şerefsiz nerede? Buradan başka hiçbir yere gitmiş olamaz."

Murat duyduğu sözleri sindirmeye çalışırken Hamza'nın yakalarından tutarak hiddetle konuştu.

"Ne dediğini zannediyorsun sen it herif,depol git kapımın önünden."

Hamza yakasındaki iki eli savururcasına attı ve gözlerini kapatarak boynunu geri attı.

"Bak nasıl söylenir bilmem ama kardeşin denen şerefsiz yaşıyormuş,duydun mu beni? İnanması güç ama inanmaktan başka şansım yok,karım ellerinde ve her an ona zarar verebilirler."

Murat duydukları ile sarsılırken,kapının dışında korkulu gözlerle Hamza'yı izleyen Cemile hanım oracıkta kocasının kucağına bayıldı.

Rıza bey kucağına düşen karısı ile Hamza'ya olağan gücüyle bağırdı.

"Sen ne diyorsun oğlum,böyle bir şey imkansız. Kendi ellerimizle toprağa verdik biz onu. Mümkün değil."

Hamza şimdi bir ileri bir geri yürüyordu. Sinirle ellerini nereye koyacağını şaşırmıştı. Mert'in yaşıyor olması imkansızdı. Peki ya karısını nasıl kurtaracaktı?

BAŞHEKİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin