BŞHKM50

4.3K 233 11
                                    

   Dünya'nın oksijenini tek başına karşılar o yeşil gözlerin...

   Köşeye sıkışmışlık hissini aşamadağımız zamanlar... Hayattan zevk almadığımız,sadece yaşamak için yaşadığımız günler...Geçmek bilmeyen acılar, işte bunların hepsi yaşamakta olduğumuz hayatın birer gerçekleri. Kimileri bu olanları çabucak kabullenir ve hayatın akışına dahil olmaya çalışırlar; işte bunlar hayatta kazananlardır,kimileri ise bu akışa dahil olmayı geç yanından bile geçemezler,kendi düzenlerini kurmaya çabalarken bu kargaşada yok olur giderler;işte bunlarda ebedi kaybedenlerdir.

Aslına bakarsanız bu ebedi kaybedenler,bir okyanus ortasında alabora olan gemilere benzer. Savunmasız, çaresiz ve kocaman bir varlığın içinde yapayalnız. Ama Zehra alabora olmaya niyetli değildi. Kesin tavrı ve net duruşu ile kimsenin fikrini dinlemeye yanaşmamış,kendince doğrularının peşinden gitmişti. Bugün yaşanan o büyük tartışmanın üstünden tam olarak bir ay geçmişti. Bebeği 15 haftalık olmuş,cinsiyetini öğrenmek için hastaneye gelmişlerdi.

Hamza içten içe karısına kıyamıyordu. Ama onun net duruşu ve kararlılığı karşısında yapacak pek bir şeyi kalmamıştı. Kendilerine bir ay önce kötü haberler veren doktorun odasındaydılar yine ve merakla ondan gelecek haberleri bekliyorlardı.
Bu süreçte Hamza hiç değilse doktora tekrar muayene için Zehra'yı ikna etmiş, Zehra düzenli ilaç kullanmaya başlamıştı. Tabi Hamza da kemoterapi almaya başlamıştı.

Zehra karnının üzerine dökülen jelin tenine verdiği soğukluk ile ara ara titriyordu. Şimdi genç çift ara ara göz göze geliyor birbirlerine güven veren bakışlar atıp, tebessümler sunuyordu.
Biraz sonra kadın doktor konuşmaya başladı.

"Çiftlerimizden her zaman önce tahminlerini alırım. Sizce bebeğiniz cinsiyeti ne?"

"Kız."

"Erkek."

Hamza ve Zehra'dan iki ayrı yanıt gelirken doktor kocaman bir tebessüm etti.

"Başhekimim,sanırım biz buna annelik iç güdüsü diyoruz. Bebeğiniz erkek."

Zehra kocaman gülümserken Hamza da ona eşlik etti.

Bir oğlu olacaktı...

Biraz sonra Zehra karnını temizleyerek toparlandı ve doktoru dinlemeye başladılar.

"Zehra hanım çok zorlu bir süreç sizi bekliyor. Altıncı ayla beraber ağrılarınız artacak, halsizlik yaşayacaksınız. İlaçlarınızı düzenli kullanmaya devam edin. Ve lütfen mutluluğunuzu yüzünüzden eksik etmeyin. Moral motivasyon her hastalıkta olduğu gibi sizin için de çok önemli."

Zehra bütün konuşmayı başı ile onayladı ve genç çift el ele hastaneden ayrıldı. Arabaya bindiklerinde yolculuk çok sessiz ilerliyordu. İkisi de suskundu. Lakin heyecandan içi içine sığmayan Zehra bu derin sessizliğe bir son verdi.

"Bak ben kazandım. Ne dedim sana, hissediyorum dedim. Erkek benim bebeğim dedim."

Hamza karısının çocukça yarışına kocaman gülümsedi. Yüzünü karısına çevirdi ve başını kendine çekerek öptü.

"Demiştin. Ama bundan daha büyük bir sorunumuz var. Biz hiç isim düşünmedik."

Aslında herkes durumun anormalliğinin farkındaydı. Ama hiçbir şey yokmuş gibi davranmak en az acı vereniydi.

Zehra hızla konuştu.

"Hatırlıyor musun,ben lisedeyken böyle bir konuşma geçmişti aramızda. Hatta baya baya tartışmıştık seninle."

BAŞHEKİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin