BŞHKM21

8.2K 422 17
                                    

Zaman su misaliydi değil mi? Durmadan akıp giden. İçine insanların sıkıntılarını,dertlerini,sevinçlerini, umutlarını kısacası her şeylerini alıp,durmadan akıp giden. Sevda,kör bir bıçak misaliydi sanki. Kesmeyen ama daha çok acıtan. İşte Zehra ve Hamza da o kör bıçağa turulmuşlardı.

O olaylı günün ardından iki hafta geçmiş ve her şey eskisi gibi sürüp gitmişti. İki genç ailelerin yanında mutlu bir çifti oynarken,odalarına döndükleri an birbirini hiç tanımayan iki yabancıya dönüşüyorlardı.

Küçükken her gece uykularından eden adam, büyüdüğünde de aynı şekilde zarar vermeye devam ediyordu Zehra'ya. Gözlerini kapattığı her an,mutlu ve samimi bir aile tablosu geliyordu karşısına. Oysa yaşadığı şeyden tamamiyle farklıydı bu tablo.

Hamza sözünün arkasında durmuş,karısına eskisinden daha da uzaklaşmıştı. Her gün sabah kalkıp hastaneye gidiyor,akşam her şey yolundaymış gibi gülen yüzüyle eve dönüyordu. Zehra ise bu durumu mecbur kabullenmiş, kabuğuna çekilmişti.

Şimdi Zehra'nın aklını kurcalayan tek bir soru vardı. Tartıştıkları gün Ali Hamza,ailesine bir torun vereceklerini söylemişti, bu denli nefret ettiği kadına nasıl yaklaşacaktı? Ve Zehra bunu kabul edecek miydi?

Hamza hastaneden çıkmış eve dönüyordu. Yol kenarında gördüğü çiçekçi ile arabayı kenara parketti ve aşağı indi. Solgun yüzüne nazaran capcanlı mavi gözlerle kendisine bakan çiçekçi kadına yaklaştı.

"Bana bir papatya,bir kırmızı gül,birde orkide veriri misiniz?"

Çiçekçi kadın pratik elleri ile çiçekleri hazırlamaya koyuldu.

Bir süre sonra hazır olan çiçekleri alıp, parasını ödeyen Hamza çiçekleri koymak için arabanın bagajını açtı.

Aniden gözüne ilişen defter ve kitaplarla öylece kalakaldı. İki haftadır ne o akıl edip kitapları eve bırakmış ne de karısı ondan kitapları istemişti.

Doğru ya! Onlar hiç konuşmuyordu.

Daha fazla düşünmeyerek ve eve varınca kitapları yukarı çıkarmayı aklına not ederek çiçekleri bagaja koydu ve tekrar arabaya bindi.

Kısa süre içinde eve ulaşan Hamza,eline aldığı çiçekler ile yüzünü kapatarak zili çaldı.

Kapıyı açan Fidan karşısında çiçekleri görür görmez zıpladı.

"Abilerin bir tanesiiii."

Fidan'ın bu çığlığına kapıya gelen Zehra ve Nurcan Hanım. Hamza'nın elindeki çiçeklere gülümseyerek baktı.
Hamza elindeki papatyaları önce kız kardeşine verdi,daha sonra annesine sarılarak orkideyi uzattı.

En son kenarda öylece onları izleyen karısına yaklaştı ve bir elini karısının beline koyarak başına varla yok arası bir öpücük bıraktı. Kırmızı gül demetini eline uzattı.

Hamza kendisine mutlu gözlerle bakan üç kadına döndü ve konuştu.

"Gelirken yolda çiçekçiye denk geldim,bende neden hayatımın anlamlarını mutlu etmeyeyim dedim."

"Çok teşekkür ederim abi."

"Sağ ol oğlum,ne gerek vardı. Karına alsaydın yeterdi."

Hamza olmaz anlamında başını sallarken Zehra kısık sesinile konuştu.

"Teşekkürler."

Hamza en son hepsine ithafen konuştu.

"Rica ederim hanımlar,haydi daha fazla kapıda beklemeyelim. İçeri geçelim."

BAŞHEKİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin