BŞHKM33

7.9K 408 36
                                    

Kabulleniş...
Bazı şeyleri kabul etmek,bazen savaş vermekten daha zor olur.
Bu yüzden bizler her daim kabullenişi de bir savaş olarak görmeliyiz.

Korku...Beş harfli,iki hecelik bu basit kelime, belki de insanı ayakta tutan yegane duygu. Nelerden korkarız biz?
'Böceklerden, köpeklerden, karanlıktan, yükseklikten...'
Daha uzar da uzar bu liste. Ama en korkunç olanı nedir bilir misiniz?

Kaybetmek...

İşte insanoğlu en çok bundan korkar. Sevdiğini,değer verdiklerini,önemsediklerini. Benim dedikleri ne varsa,hepsini bir gün kaybetmekten çok korkar.

Şimdi Ali Hamza tamda bu konumdaydı. Sevdiğini,değer verdiğini,nefesim dediği ve hayatının merkezine yerleştirdiği kadını kaybetmenin eşiğindeydi. Hele ki,karnında onun bebeğini taşırken.

Zehra ise kocasının bu durumu zorluk çıkarmadan kabullenmesine şaşkın kalmıştı. Evet zorluk çıkarmamış olması onun için iyi bir şeydi. Ama bir gitme demesini de bekliyordu.

Hamza kucağındaki karısını, şoför koltuğunun yanına oturttu ve dikkatlice kemerini bağladı. Zehra ise üzeri doğru eğilen adamın acı kahve kokusu burnuna dolar dolmaz gözlerini kapatmıştı.

"Gerek yok ben kendim giderdim."

Zehra haklı isyanını sürdürürken, Hamza hiç olmadığı kadar soğuk ve tehlikeli ses tonu ile cevap verdi.

"Kes sesini!"

Zehra bir anda ne olduğunu şaşırırken ağzını kapatmış, kocasının sinirinden nasibini almamak adına sessizliği tercih etmişti.

En sonunda Hamza'da şoför koltuğuna yerleşti ve arabayı çalıştırdı. Şimdi iki gençte aylar öncesine gitmiş gibiydiler. O ilk arabaya binip eve geldikleri güne.

Zehra'nın üzerinde gelinlik yerine tozlanmış kıyafetler vardı,birde karnında başka bir can daha. Kalbinde daha ağır bir sızı. Aklında kocası ile bir arada geçirdiği onca zamana dair anılar. Hamza'nın üstünde ise ütülü smokin yerine paçaları çamur olmuş siyah bir kot pantolon ve üzerinde yer yer kırışmış bir gömlek, suratında yeni yeni kuruyan kanlar ve kabuk tutmaya yüz tutmuş yaralar.

Değişmişti bir çok şey,mesela yeri doldurulamayacak eksikler vardı artık. Zehra'nın babası gibi...

Zehra derince bir iç çekmiş önünde akıp giden yola odaklanmıştı. Bir süre sonra gittikleri yolda yabancılık çeken Zehra,soru sormaktan çekinmemişti.

"Eve buradan gidemeyiz,tam tersi yöne gidiyorsun."

Hamza ilk başta cevap vermeyip yola bakmaya devam etti.

"Sana eve buradan gidemeyiz dedim Hamza! Çek arabayı sağa. İneceğim."

Hamza elini direksiyona sertçe vurdu ve son ses bağırarak konuştu.

"Şimdiye kadar dayandığım sabrıma dua et! Ve önüne dön. Evime gitmek istiyorum dedin. Bende seni evine götürüyorum."

Zehra bir kelime şakasına kurban gitmemek adına, Hamza'nın evine gittiklerini düşünmüştü. Ama bu ilerledikleri yol oraya da gitmiyordu.

Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından Zehra içini kemiren soruyu tekrar sordu.

"Ali,benim nereye götürüyorsun?"

Ve Hamza,içinden sabır çekerek aynı cevabı verdi.

"Evine."

Diyecek sözü kalmayan Zehra tekrar cama doğru döndü ve konuşmamayı tercih etti. Onu zorla alıkoyacak değildi ya!

BAŞHEKİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin