BŞHKM15

8.5K 440 23
                                    

"İma ettiğin şeyin bende ifade ettiği anlamları sana söylersem kaçacak delik ararsın Duru. En iyisi o iyice uzayan diline hakim ol ve sinirlerimi bozma."

Zehra kendisine yapılan uyarıdan sonra biraz ağır konuştuğunu farketti. Ama kocasının ona olan tavrının yanında bir hiçti aslında.

Hamza şimdi karısı ile tartışıp sinirlerini bozmaya hiç niyetli değildi.
O önde,Zehra arkasında çıktılar odadan. Aşağıda oturan aileye ormanda dolaşacaklarını söyleyip dışarıya çıktılar.

Zehra etrafın yeşilliğinde kendini kaybederken,Hamza da karısını seyre daldı. Oradan oraya koşuşu,parmakları ile yapraklara dokunuşu,bitkilerle sohbet edişi,o hala eski Zehra gibiydi sanki.

İçini öylesine yakıyordu ki bu kadının onu sevmiyor oluşu,onun o güzel kalbinin başkasına ait oluşu,işte bu Hamza'yı derinden sarsıyordu. Belki eskisinden daha yakındı karısına ama bir o kadar da uzaktı artık. Kendisine hiç itiraf edememişti bu küçük kızı sevdiğini,hep abisiydi o. Ve herkeste böyle kabullenmişti. Zehra küçük ve Hamza onun manevi abisi ve daimi koruyucusu. Hep imkansız gördü Zehra'yı kendine. Ömrünün sonuna kadar kalbinde gömülü bir sevda olarak kalacaktı güya.

Şimdi her gece aynı yastığa baş koyduğu,onun soyadını taşıyan,onun karısı olmuştu. Yeter miydi? Yetmezdi. Kalbi onun olmadıktan sonra gerisi sadece boşluktan ibaretti.

Zehra oradan oraya koşarken Hamza yerden papatyaları topluyordu.

"Buraya sık gelir misiniz?"

Bu soru Zehra tarafından Hamza'ya yöneltilmişti.

"Annemler ayda bir ya da iki defa gelir ama ben her hafta uğrarım buraya. Seviyorum burayı."

"Sevilmez mi yahu,yeşilin her tonu var etrafta insanın içi açılıyor."

Zehra konuşurken Hamza dibinde bitivermişti hemen. Zehra anlam veremese de yanına gelen kocasına çevirdi bakışlarını.

Hamza elindeki papatyalarla taç yapmış simdi karısının başına takıyordu. Aynı zaman da da konuşuyordu.

"Şu koca ormanda senin yeşillerinin tonunu bulamadım ben hala."

Zehra kocasının kendisine olan yakınlığından bayılacak gibi olsada,başına koyulan taç adeta mutluluk delisi edivermişti.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Zehra gözlerini Hamza dan kaçırıp etrafa bakmaya çalışsa da Hamza korkusuzca karısının yüzünü izliyordu. Her zerresi muhteşemdi bu kadının.

Açık yeşil gözleri. Uzun yüzü,beyaz teni,çıkık elmacık kemikleri.

Sevmekten,aşık olmaktan başka şansı yoktu sanki. Parmaklarını yavaşça kaldırdı ve elinin tersini karısının yanağına sürttü.

Yakınlıkları yetmezmiş gibi birde bu temas Zehra'nın içini titretti.

Hamza gözlerini karısının gözlerine sabitleyerek konuştu.

"Eskiden yanakların tombikti. Ve sen bu durumdan her ne kadar hoşnut olmasan da seni çok tatlı gösteriyordu. Çocuksuydun. Oysa şimdi karşımda bir çocuk değil,kocaman bir kadın duruyor gibi sanki."

"Bu iyi bir şey mi yani?"

Zehra söylediklerine anlam verememiş böyle bir soru yöneltmişti.

"Bilmem,eskiden bana seni hatırlatan tek bir kelime vardı.Masum. Ama şimdi gözüme hiç olmadığın kadar tehlikeli ve kurnaz geliyorsun."

BAŞHEKİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin