BŞHKM20

8.3K 401 32
                                    

Her ne kadar yeni bir sayfa açsakta hayatımızda,önceki kusurlarımızın gölgesi bir gölge gibi yeni sayfamıza yansır. Elimiz kolumuz bağlı kalır. Ve geriye yapacak pekte bir şey kalmaz.

O küçük kafede her yer dağılmış bir vaziyette, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Zehra. Sesini duyacak ne bir anne,ne bir baba,ne de bir eş vardı yanında. Ona kalan sadece çaresiz yanı ve gözyaşıydı.

Çocuktu Zehra, küçücüktü Hamza'ya sana aşığım dediğinde. 14 yaşında küçük bir kız çocuğu. Kendisine adeta baba şevkatiyle bakan,zehir yeşili gözlerinde hapsolduğu adama deli gibi aşıktı.

Evet belki haytaydı Mert'in ona sarılmasına, alnından öpmesine izin vermesi. Eğer o olgunluğa erişmiş olsa hiç izin verir miydi Mert'in böyle bir şey yapmasına. Düşünememişti işte,abimdir diye düşünmüş öylesine bir şeymiş gibi görmüştü. Ki öncesinde buna müsade vermemiş, Mert ısrarla son kez sarılmak istediğini söylemişti. O ssarılmamıştı,o öpmesini hiç istememişti ama o gün çok farklıydı karşısındaki adam,sanki her zaman ki Mert abisi değildi.

Ama asla aşk değildi bu ,asla sevda değildi. İçini yakıp kavuran Hamza'ya olan aşkı varken. Bu kalbi başkası için hiç atmamıştı.

Mert;Hamza'ya ne anlatmıştı,ya da o gün neler yaşanmıştı kimse bilmiyordu.Ama Zehra şuna emindi artık,yaşadığı her gün ona dünyada sunulan bir cehennem azabı gibi olacaktı.

Boşanamazdı,hasta babasını birde bu acıyla kahredemezdi. Diyelim ki boşanacaktı,ne diyecekti sebebini soranlara,nasıl açıklayacaktı bu durumu?
İçindeki ateş giderek artıyor,yüreğindeki acı saniye saniye katlanıyordu. Kendinden nefret eden,yaşadığı her dakikayı ona zehir edeceğine yemin eden bir adamla koca bir ömür tüketecekti.

Nefesi kesiliyordu,ayağa kalkacak dermanı yoktu. Ama gitmeliydi buradan. Biraz sonra bütün gücünü topladı ve ayağa kalktı. Kafeden ayrılarak en yakın otobüs durağına geldi ve beklemeye koyuldu.

Elinden gelen tek bir şey vardı şimdi, otobüse binip hayatını zindan edecek adamın boyundurluğu altına girmek.

π'π'π'π'π'π'π'π'π'π'π'π'π'

Zehra otobüsten iner inmez,yüzüne çarpan rüzgarla iyice sarıldı üzerindeki feraceye. Tek tük dökülen yağmur taneleri titremelerini kat ve kat artırıyordu.

Kendinden geçmiş bir vaziyette,sarsak adımlarla iki katlı evin önüne geldi ve kapıyı çaldı.

Bir iki dakika sonra kapıyı açan Fidan Zehra'nın haline anlam veremedi.

"Abim nerede Zehra?"

Hamza' nın eve gelmediği Fidan da öğrenen Zehra,ne diyeceğini şaşırdı.

"Şey,beni bıraktı. Bir işi varmış sanırım,sonra gelecek."

Yalanlar üzerine kurulu bir ilişki adeta peri masalı gibiydi değil mi?

Fidan Zehra'nın hiçte iyi olmadığının farkındaydı. Gözleri şişmiş, feracesi toz ve çamur içindeydi.

"Zehra,sen iyi misin?"

Ayakkabılarını,çıkartan Zehra,durumu nasıl açıklayacağı hakkında düşüncelere dalmıştı.

Ayakkabılarını vestiyere bıraktı ve çantasını eline alarak merdivenlere yöneldi. Kendisinden bir açıklama bekleyen gorümcesinin gözlerinin içine baktı.

"Fidan abla,ben iyiyim biraz fazla mağaza gezdik o yüzden başım ağrıyor. İzninizle odama çıksam olur mu?"

Fidan başının tamam anlamında salladı ve olanlara anlam veremeyecek salona geçti.

BAŞHEKİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin