BÖLÜM 31

697 53 83
                                    

Karacadan..

Biri vardı başımda. Adımı sesleniyor sanki ama.. uyanamıyorum. Şuan içinde bulunduğum sıcaklık beni uykuya itiyor daha çok.

Gözlerimi açtım yavaşça. Yılmaz'ı gördüm. Etrafa baktım. Bahçedeyiz. "Noldu? Bir şey mi oldu?" Tebessüm etti. İki yana salladı başını. Sessizce konuştu. "Bir şey yok da bahçede uyuyakalmışsınız soğuk hava üşürsünüz diye uyandırdım." Azere baktım. O uyuyunca bende uyumuşum. Doğruldum yavaşça. Burada yatmak pek de iyi bir fikir değilmiş zaten. Sızlayan yarama götürdüm elimi.

Azere döndüm tekrar. O kadar yorgun görünüyorki hiç uyandırmak istemedim. Ama Yılmaz haklı hava soğuk. Hasta olur. Elimi yanağına koydum usulca. "Azer..Azer canım kalk hadi üşümüşsün.." Uyanır gibi oldu ama tekrar daldı uykuya. Tebessüm ettim. Yılmaz kollarını sıvar gibi yapıp bana döndü. "Bu iş bende Karaca. Sen ayağa kalk oradan." Gülerek baktım yüzüne. Başımı salladım yavaşça kalktım. Bana döndü. "Abim öyle narin uyandırmalara alışık değil. Bak şimdi ben sana göstereyim sonra bir gün lazım olur uygularsın." Güldüm usulca.

Başımı sallayıp elimle buyur diye işaret ettim. Derin bir nefes alıp Azere döndü.

Ne yapacak diye beklerken bir anda Azerin yakalarını tutup bağırmaya başladı. "Abi! Abi kalk çatışma çıktı! Abi kalk kalk! Düşman kapıda! Hey gidi hey uyuyorsun sen de burada!" Gözlerim büyüdü ne yaptığını görünce. Azer hemen kalkıp belindeki silahını aldı. Etrafa baktı hem uykulu haliyle hem de telaşla. "Nerdeler? Noluyor?" Gülmek istedim ama durdurdum kendimi. Yılmaz ilerde bir yeri gösterdi hemen. "Oradalar oradalar çabuk git durdur hadi!" Azer başını sallayıp ilerlerken birden durdu. Yılmaz geri geri gelerek yanımda durdu. Bana bakmadan Azere baktı sadece. Konuştu. "Şimdi tabi uyandırma başarılı oluyor ama..sonra tamamen uyanınca anlıyor her şeyi. Tam o anda beni dövme isteği geliyor içine. Burada da devreye sen giriyorsun." Ben ne yapacağım diye bakarken Azer bize döndü. Sabırla bir nefes aldı.

Silahı Yılmaz'a sallayarak konuştu. "Lan ben sana kaç kere demedim mi beni böyle uyandırma diye! Yediğin dayaklar az mı geliyor oğlum sana?" Yılmaz gülerek baktı yüzüne. Azer bir adım geldi bizden tarafa. Yılmaz ellerini kaldırdı. "Abi karaca seslendi uyanmadın baya derin uyuyordun yardım icabında yaptım ben ya kötü niyet yok valla."

Azer yüzündeki sinirli ifadeyi gevşetip gülümsedi. Bize doğru gelmeye başladı. "Tamam işte oğlum benim de kötü niyetim yok. Topuklarına sıkacağım az bir şey sadece. Gel kaçma korkunun ecele faydası yok." Ben gülerken Azer bize gelmeden yılmaz benim arkama geçti. Durdum hemen. "Karaca tam burada devreye sen giriyorsun. Yumuşat lütfen abimi." Şaşkınca Azere baktım. Arkamı dönüp Yılmaz'a bakamadım tabi.

Azer eliyle beni işaret etti. "Çekil güzelim o itin önünden sen içeriye doğru git yavaşça ben de hemen arkandan geliyorum." Yılmaz'ın ellerini omuzlarımda hissettim. Güldüm. Gerçekten çocuk gibiler. "Bizde satış yok abi. Anca beraber kanca beraber dimi Karaca?" Başımı salladım mecburen. Azer gözlerini kısarak baktı bana. Yanımıza gelince elindeki silahı beline koydu. Bana baktı. "Sen şimdi koruyor musun bunu? Doğru mu anladım ben?" Göz ucuyla Yılmaz'a baktım. Başını salladı hemen.

Azere döndüm. "Koruyormuşum." Güldük. Tam o sırada Azer hamle yapıp tuttu yılmaz'ı. Kolunu arkasına doğru büktü hafifçe. "Koru tabi sen yine koru da bu Yılmaz'ın dayak yemeyeceği anlamına gelmiyor." Yılmaz bana döndü. Kolunu kurtaramayınca konuştu. "Karaca kaç kurtar kendini ben de baya bir oyalanır dimi abi?" Azer gülerek bıraktı. Ensesine vurdu sadece hafifçe. "Bana bak bir daha öyle uyandırırsan mermiyi topuğuna değil götüne yersin ona göre." Sessiz söylemeye çalıştı ama ben duydum tabiki. Yılmaz'ı bırakıp yanıma geldi.

SESSİZLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin