Azerden...
Çocuğu görünce elimdeki silahı belime koydum. Yavaşça yanıma geldi. Yere diz çöktüm. "Hemen mi almaya geldin Karacayı? Biraz daha kalsa bizimle olmaz mı? Ben onu çok özlüyorum." Gözümden yavaşça yanağıma doğru süzülen yaşa baktı. Eliyle sildi. "Tamam tamam seninle gelsin. Ben beklerim onu burada. Sen daha çok özlemişsin." Gülümsedi. Sarıldım yavaşça.
Bulacağım.
Sağ salim bulmak zorundayım. Başka çarem de yolum da yok.
Ayrılıp ayağa kalktım. Amcaya döndüm. Salihin eşi de aldı çocuğu. Yere, yanına diz çöküp kulağına fısıldadım. "Ben şimdi gidiyorum. Ne kadar mekanın varsa..ne kadar mülkün varsa hepsinde arayacağım karımı. Her bulamadığım yerde de sana bir sürpriz bırakacağım. Bir daha kullanılamayacak bir mekan.." Ayağa kalktım. Arabaya ilerledim. Yılmaz koştu arkamdan. İlyas hala salihe laf anlatmaya uğraşırken arabaya bindim. Yılmaz yetişemedi. Seslendi ama çıktım bahçeden.
Yandan telefonumu alıp Burağı aradım. "Burak depoya gel. Yanında adam getir." Kapattım. Öfkeyle elimi direksiyona vurdum. Mesajıma cevap vermedi. Anlamadım. Uyuyor sandım. Kim bilir ne zamandır yok ortada. "Allah belanı versin Azer. Lan bir şeyi de becer be oğlum! Karın lan karın! Millete diyorsun koruyamadınız diye sen ne bok yedin!" Gaza yüklendim biraz daha. Saniye bile kaybetmek istemiyorum.
Deponun önünde durdum. Hızla inip içeriye girdim. Burak yüzümün halinden sıkıntı olduğunu anladı zaten. "Ne kadar patlayıcı varsa hazır edin. Yarım saat içinde her şey önümde olacak. Hadi." Burak başını sallayıp adamlara işaret verdi. Onlar çıkarken bana döndü. "Abi kötü bir şey olmuş ama..korkuyorum da sormaya." İki yana salladım başımı. Masaya koydum ellerimi. "Karacayı aldılar Burak. Amca iti yaptı biliyorum. Öldürsem de konuşmayacak ama bunu da biliyorum. En kısa zamanda karımı bulmam lazım. Her şey için geç olmadan." Başımı kaldırıp manzaraya baktım. Kaşlarım çatıldı.
"Karacayı bulduğumda o şerefsiz bir dakika daha fazladan nefes almayacak." Başını salladı.
Yarım saat içinde adamlar tamamen hazır olunca çıktık. Arabaya bindim. Telefonum çalarken ekrana baktım. Hepsi sırayla deniyor. İlyas, Behzat, Yılmaz..
Eğer yanıma gelirlerse sürekli karışacaklar yaptığım işlere. Ayak bağı istemiyorum kendime.
Kapattım. Yola devam ettim. İlk mekandan başlayalım o zaman. Arabayı durdurup indim. Belindeki silahı aldım. Geleceğimden haberdar olmuşlar güzel. Bana yönelen iki adamı da indirdim. Kapıdan geçip içeriye girdim. Garsonlar ellerini kaldırdı hemen. Birini yakasını tutup önüme aldım. Silahı sakağına dayadım.
"Tek bir kere soracağım. Buraya bir kadın getirdiler mi?" İyi yana salladı yavaşça başını. Silahın güvenliğini açtım. Gözleri büyüdü. Konuştu hemen. "Valla yok abi görsem söylerdim. Yemin ederim." Bıraktım garsonu. Adamlara işaret ettim. Bütün mekanı aradılar. İki yana salladı Burak başını. Usulca bir nefes alıp arkamı döndüm. Ben mekandan çıkarken onlar da patlayıcıları yerleştirdiler. İçerden çıkanlar adamlarımın ne yaptığına baktılar. Arabanın önünde durdum. Burak işaret verince elindeki kumandaya bastım. Mekan havaya uçarken arkamı döndüm. Arabaya bindim.
Devam ettik. Bir iki üç..derken sayamadığım kadar yer gezdik. Hiçbirinde bulamadım Karacayı. Elimi yumruk yapıp arabaya vurdum. Burağın sesini duydum. "Abi bunu bulduk. Gizlice izliyordu bizi." Onlara döndüm kaşlarım çatık halde. Adam geri gitmek istedi ama Burak izin vermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİK
Teen FictionKaracanın azeri vurduğu geceden başlıyor hikaye. Hep yazmak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadigim seneryo. Severek başlıyorum yazmaya. Karaca yaptığı secimle hayatına yön verdi. Tabiki azerin de hayatına yön verdi. Bakalım bu seçimler ikisini n...