BÖLÜM 40

474 51 58
                                    


Karacadan..

Kahvaltı bitince ayaklandım. Akına işaret ettim başımla. Anlayıp o da kalktı masadan. "Afiyet olsun hepinize. Şirkette birkaç işim var onları halledeyim akşama kadar." Amcam başını sallayınca akınla birlikte arabaya gittik. Şoför koltuğuna geçti o. Bende yanına bindim.

Akına doğru döndüm. "Bir şey yapacak akın. Açık açık tehdit etti resmen masada. Herkesi uyarmamız lazım." Kaşları çatıktı onun da. Başını salladı. Biz bahçeden çıkarken herkese şirkette buluşmak için mesaj yolladım. Arkama yaslandım tedirgin bir şekilde. Yine bir plan yapıyor ama ne acaba?

"Bu kadar gerilme Karaca. Hiçbir şey yapamaz o şerefsiz. Boş boş konuşuyor işte sırf biz böyle olalım diye." Ben onun kadar emin değilim bundan. Gereksiz bir cesaret var amca da. Sonunu düşünmeden gemileri yakabilir. Amcama bile zarar verebilir. Telefonumu çıkarıp Yiğiti aradım. "Yiğit birkaç adam gönder çukura. Kendilerini belli etmesinler evi gözetlesinler, birazı da amcamı takip etsin yanlız bırakmasınlar sakın." Bütün dediklerimi onaylayınca kapattım. Şirkete gelmişiz zaten o sırada. Biz dururken arkamızda da azerin arabası durdu. Yılmazla gelmiş o da. İnince bana döndü. Kaşları çatıktı.

Yanıma geldi. Anlımı öpüp yüzüme baktı. "Bir şey mi oldu? Ne bu yüzünüzün hali? Niye toplandık?" Ben konuşmak için dudaklarımı aralamışken iki araba daha durdu. İlyas abiyle Behzat abi de geldi. Onlar inerken Azer bir şeyler söylenip bana doğru döndü. Hafifçe çattım kaşlarımı. Yılmaz'a baktım. İki yana salladı o da başını. "Hoşgeldiniz hepiniz odamda konuşalım hadi." Azerin kolunun altına girdim. Biz önden giderken onlarda arkamızdan geldi.

Odamın kapısını açtım. Masama gidip yaslandım. Herkes kendine oturacak bir yer buldu. "Anlat hadi güzelim. İkinizin de suratı iyi değil." Başımı salladım. Uzatmadan girdim konuya. "Amca bu sabah üstü kapalı tehdit etti bizi. Bir şeyler planlıyor. Ne yapacak bilmiyorum ama önlem almamız gerek. Bu akşam için bir planı var." Azerin kaşları çatıldı. Behzat abiye dönünce elinin yumruk halini aldığını gördüm. "Ben dedim size geberteyim şu iti diye izin vermediniz bir türlü! Al işte bela oldu şerefsiz başımıza! Uğraşın durun şimdi!"

Usulca bir nefes aldım. Bir şey demedim. Haklılık payı olabilir çünkü.  İlyas abiye döndüm. "Abi sen ne diyorsun?" Gözleri beni buldu önce. Sonra da yan tarafıma kaydı. Azerle aralarında bir sorun var ama çözemedim. "Bir şey yapamaz bence. Boş atmıştır." Behzat abi baktığı camdan İlyas abiye döndü. "Boş attı bir şey yapamaz öyle mi? Lan o it benim sevdiğim kadını öldürdü! Hepimizin canına kastetti! Gözümde gram değeri yok ama bu kadar da rahat olmayın!" Bu konu da çok haklı. Kimse bir şey demeden akın girdi araya. "Bir de karacadan bir gece daha kalmasını istedi. Veda yemeği yiyelim falan dedi. Karacayı evde tutarak bir şeylerden uzaklaştırmak istiyor sanırım. Böyle ekarte edecek onu." Azere doğru döndüm.

Akın baktı önce. Sonra da bana döndü. Yılmaz konuştu ondan önce. "Abime zarar verme ihtimali olabilir mi? Karaca oradan çıkınca onun yanına gidecek çünkü. Yani abimden uzak tutmak için yapıyor olabilir mi?" Mantıklı. Akın da Yılmaz'ın yanına gidip başını salladı. "Bence de böyle. Azere dikkat edelim bu gece. Karacaya zarar vermenin yolunun Azerden geçtiğini biliyor sonuçta." Kalbimde ki ufak sancılarla Azere döndüm.

Önceden olsa yaradan derdim. Ama bu onun için. Azerin kalbimdeki varlığı kendini gösteriyor. Korkarak baktım yüzüne. İki yana salladı başını. Yanıma gelip başımı öptü. "Korkmana gerek yok. Bana kimse dokunamaz. Merak etme." Sarıldım yavaşça. Başımı göğsüne koydum. İlyas abinin sesini duydum. "Bu kadar umursamaz olma Azer. Ne olacağı belli olmaz biz tedbiri elden bırakmayalım yine." Azer gerilen vücudu ile ilyas abiye döndü.

SESSİZLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin