Vazgeçilmez Yolda İlk Adım -7

39 8 0
                                    

"İçeri geçin." dedi boğuk bir ses. Sinan arkasını döndüğünde zayıf,sağlıksız bir adamla karşı karşıya geldi.Adam,Sinan'ı laboratuvara getirdikten sonra kapıyı açtı. Dün ondan Sadık Bey'i öldürmesini isteyen adam kapıdan içeri girdi. Sinan'ın tam karşısında yerini aldı. "Sadık Bey öldü. Korkak birine benziyordun. Yapamayacağını düşünmüştüm." adam derin bir nefes alarak devam etti. "Bu işi yapabildiğine göre yeri geldiğinde başkalarını da yaparsın." Sinan irkilmişti.Başka bir cinayet daha mı? Hayatı boyunca insanlara zarar vererek yaşamak istemiyordu. "Yapmayacağım." dedi kararlı bir ses tonuyla. Adam kaşlarını çattı.Elleri istemsizce kasıldı. "Sana çevrene zarar verebileceğimi söyledim." duraksadı ve devam etti. "Seni şikayet ederim. Bu sefer özgürlüğüne mahkum yaşamak zorunda kalırsın." Sinan'ın kelimeler boğazına tıkılmıştı. Kurtulamayacaktı. Ne olursa olsun sonuna kadar direnmesi gerektiğini hissetti. Adam,Sinan'ın arkasında duran adama göz kırptıktan sonra dışarı çıktı. Lâboratuvar görevlisi Sinan'ın karşısına oturdu. " Ben David Brown." kocaman gülümsemesiyle Sinan'a baktı. Sinan kafasını kaldırıp,David'in gözlerine baktığında hareket edemediğini anladı. David,gülümsemesini soldurarak,Sinan'ın gözlerine odaklandı.
Ben nasıl bir adamı öldürürüm.Söylesenize?! "Senin yerine başka biri bunu yapacak.Sana haber verdiğimde ise sen yapmışsın gibi davranacaksın.Sakın bozuntuya verme."

Gözlerini Sinan'ı gözlerinden ayırdı. Sinan hareket edince rahat bir nefes aldı. "Korkakmışsın.Bir adamı öldüremeyecek kadar korkak." Sinan terlediğini hissetti. Dağılan saçlarından ter damlaları kucağına düşüyordu. Allah kahretsin her şeyi öğrendiler. "Yerinde olsam ,arkadaşlarımı bu işlerden uzak tutardım." David sinsi bir gülümseme ile oturduğu yerden kalktı. "Şimdi çık,tekrar sana ihtiyacımız olursa seni buluruz." Sinan tek bir kelime bile edemiyordu. Dili düğümlenmişti. Kapıyı açtı,kendini koridora hızlıca attı. Gözlerinin dolduğunu fark etti.Duvarın kenarına çöktü. Dizlerini karnına kadar çekti. Yüzünü dizleriyle kapatacak şekilde kapandı. Ne yapacaktı?

Müdür odasının kapısından çıkan Barış koridorun bir köşesinde oturan Sinan'ı gördü.Yanına gitti. Barış elini Sinan'ı omzuna koyduğunda Sinan irkilerek, "Ne yapıyorsun?" "Sakin ol Sinan. Ne oldu? Neden burdasın? Buraya giriş yasak bilmiyor musun?" Sinan bir anda sinirle ayağa kalktı. "Ben buradaysam sende buradasın.Önce bu soruları kendine sor." Barış,durumu nasıl toplayacağını bildiği için Sinan'ın yanına gitmişti. "Müdür odasındaydım.Müdür çağırmasaydı gelmeye tenezzül bile etmezdim." dedi Barış. Sinan yavaşça yürümeye başladı. "İyi ya beni de çağırmayan olmasaydı bende gelmezdim." Barış,Sinan'ın azda olsa nereden çıktığını anlamıştı. Barış hızlı adımlarla bulunduğu koridordan dışarı çıktı.

Cemre ve Can kütüphaneye girdiklerinde Deniz'i bulunca nefeslerini düzenlemek için oturdular. Her yerde Deniz'i aramışlardı. Deniz,oturan arkadaşlarını görünce yanlarına gitti. "Bir sorun mu var? Ne bu haliniz?" "Sinan" diye başladı Cemre. Nefesi hala düzensizdi. "Ortalıkta yok." Deniz gerilmişti. Ya Sinan'a bir şey olduysa? "Aradınız mı?" dedi Deniz bian önce kendine gelerek. Evet anlamında başını salladı Can. Üçüde gerilmişti. "Ailesi,ailesi ile birlikte yaşıyor Sinan. Annesine soralım.Belki eve gitmiştir." Cemre,Deniz'in bu fikriyle hemen telefona sarıldı. Bikaç dakika sonra telefon görüşmesi biten Cemre yüzündeki rahatlıkla Deniz ve Can'ın olduğu yere geri döndü. "Evdeymiş aptal.İnsan bir haber verirdi." Deniz ve Can da derin bir nefes aldıktan sonra okulun dağıldığını gördüler. Üçü de dışarı çıktı. Aralarında sessizlik hakimdi. Yol boyu kimse ağzını açmamıştı. İlerdeki kavşaktan her biri de ayrılmıştı. Deniz,bu şehire geldiği ilk gün kendini buraya ait hissetmediğini hatırladı. Hisleri çoğu zaman yanılmıştı ama kendini buraya ait değilmiş hissi Deniz'in yakasını bırakmıyordu. Bu şehirden gitmeli miydi?

GİZLENENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin