Can, saate baktığında gece 01.00 olduğunu gördü. Sessizce Barış'ın yanına gitti. Barış'a birkaç kez seslendikten sonra Barış gözlerini açtı. Can, Barış'ın uyandığını gördüğünde sessizce konuştu. "Sinan'ı da uyandırıp biran önce oraya varalım." Barış yerinden doğrulduğunda Can'ın Sinan'ı uyandırmış olduğunu gördü. Üçüde yola çıktığında Barış konuştu. "Oraya girmek için arka kapıyı kullanmalıyız. Arka kapının bulunduğu yerde bir oda var. O odaya girersek içeri kolayca sızabiliriz." Can, yola bakarak konuştu. "Sanırım bunu da baban anlattı." Barış,Can'ın şüphelendiğini anladığında konuyu değiştirdi. "Cihazları alıp ne yapacağız?" Can, birkaç saniye sessizlikten sonra tekrar konuştu. " Cihazların hepsini almayacağız. Sadece birkaçını alacağız. Geri kalanlarını ateşe vereceğiz." Sinan, uykusunun açılmasıyla sessizce fısıldadı. " Neden birkaçını alıyoruz ki onları da yakalım." Can, gözlerini devirerek, "Birkaçını alacağız ve inceleyeceğiz." Sinan kafasını tamam anlamında salladıktan sonra Can eliyle evi işaret etti. Evin arka kapısına geldiklerinde Barış sessizce konuştu. "Dikkatli olun. Gerek olmadıkça da konuşmayın." Diyerek arka kapıdan içeri girdi. Sinan ve Can da, Barış'ın arkasından içeri girdi. Odaya geldiklerinde Sinan ve Can etrafı incelemeye başladı. Karanlık bir odada sıra sıra dizilmiş kitaplar, dağınık bir yatak ve tozlanmış yerler, Can'ın dikkatini çekti. Barış, odanın kapısını açıp etrafa baktı. Kafasını çevirip konuştu. "Kimse yok gibi gözüküyor. Birimiz merdivenlerden yukarı çıkarken, biri aşağı kata inecek, biri de nöbet tutacak." Can aşağı kata inerken, Barış da yukarıya çıktı. Sinan ise kapıdan gelen gidene bakıyordu.
Can aşağı indiğinde zindana benzer bir yere geldiğini anladı. Ilerlemeye başladığında bir inilti duydu. Sesin olduğu yere doğru ilerlediğinde Ertan Bey'in acıdan kıvrandığını gördü. Can hızla onun yanına gidip konuştu. " Ne oldu? Neden burdasın?" Ertan, gözlerini yavaşça araladı.Karşısında Can'ı gördüğünde boğuk nefesiyle konuşmaya başladı. "Barış'ın babası bizi takip ettiriyormuş. Sizden ayrıldıktan sonra yakalandık." Can, sessizce konuştu. "Barış'ın babası mı? Ne istiyor ki Barış'ın babası sizden?" Ertan, nefesini düzenlemeye çalışarak tekrar konuştu. " Sanırım size anlatmamış. John, Barış'ın babası." Ertan cümlesini bitirdiğinde Can'ın gözleri öfkeyle parladı. Can, Ertan'ı yerden kaldırarak Sinan'a doğru ilerlemeye başladı. Sinan, Ertan Bey ile Can'ı gördüğünde hızla yanlarına gitti. Sinan, Ertan Bey'in diğer koluna girdiğinde Can konuştu. "Gidiyoruz." Sinan, Can'ın cümlesiyle olduğu yerde kaldı. "Barış ne olacak? Onu orda mı bırakacağız?" Can'ın öfkesi tekrar gözlerinde belirdiğinde bağırarak konuştu. "Evet burda bırakıyoruz. Şimdi gidelim." Sinan, bir şey demeden yürümeye başladı. Evden çıkıp ormana doğru ilerlediler.
Barış, odalara tek tek baktıktan sonra merdivene yöneldi. Merdivenden ineceği sırada aşağı kattan birilerinin geldiğini duydu. Hızla bir odaya girdi. Etrafına bakındığında koca bir dolabın içine girdi. Dolaba girip kapıyı kapattı. Adamlar, diğer odalara girdiğinde Barış, tuttuğu nefesini bıraktı. Dolaptan çıkacağı sırada gözüne takılan bir kapı gördü. Kendi kendine, "Dolabın içinde bir kapının ne işi var?" Dediğinde kapıyı araladı. Kapıdan geçtiğinde ışığı normalden fazla olan bir odaya girdi. Karşısında beyin yapısında bir yapıt gördü. Daha da yaklaştığında, ışığın bu yapıttan geldiğini anladı. Zor da olsa ışıktan etrafını inceledi. Cihazların hepsi bu yapıtın içindeydi. Dokunmaya çalıştı ama başaramadı. Oldukça güçlüydü. Gözlerini yapıttan ayırdıktan sonra odanın duvarlarına baktı. Odanın duvarları cesetlerle kaplıydı. Barış, etrafında hızlıca döndüğünde her yerin ceset olduğunu gördü. Alnında oluşan terler onu daha da panikleştiriyordu. Ellerini saçına geçirdi. Kalbinin sıkıştığını hissetti. Cesetler, etrafında dolaşıyormuş gibi bir hisse kapıldığında bağırarak yere çöktü. Gözlerini sıkıca kapatıp, derin bir nefes almaya başladı. Aradan geçen birkaç dakika sonra kendini toparlayıp gözlerini açtı. Etrafına tekrar baktığında cesetlerin olmadığını gördü. Yavaşça yerden kalkıp, kendini odadan dışarı attı. Yavaşça merdivenleri indiğinde gözleri Sinan'ı aramaya başladı. Sinan'ı göremediğinde aşağıya indi. Can ve Sinan'ın evde olmadığından emin olduğunda dışarı çıktı. Yavaş adımlarla ormana doğru ilerledi. Aklında bir çok soru vardı. "Cesetler birden nasıl yok olmuştu?" "Cihazlar neden o yapıtın içindeydi?"
"O yapıt ne işe yarıyordu?" ve asıl önemli soru "Neden Sinan ve Can onu beklememişti?" Barış, kafasındaki soruları hızla yok etti. Etrafına baktığında David ve adamlarının çevresinde dizildiğini gördü. David,yüzündeki gülümsemesiyle Barış'a baktı. "Koskaca John'un oğlu yalnız başına kalmış demek. David yanındaki adamlara işaret verdiğinde Barış'ı tuttular. David, Barış'ın yanına yaklaşıp çenesinden tuttu. " Ne sanıyordun? Onların senin yanında olacağını mı?" David, kahkaha attığında Barış, tiksinircesine David'e baktı. David, biranda ciddileşip konuştu. "Baban John senin ölmeni istiyor ama anneciğin Billie ölmeni istemiyor. Sence ne yapalım? Seni burada öldüreyim mı? Yoksa anneciğine mı teslim edeyim?" Barış, David'in cümlesiyle sinirlenerek bağırdı."Benim annem Billie değil." Adamların baskısına rağmen çırpınmaya başladı. David, Barış'a küçümser bir bakış atarak, "Ne yazık, yıllardır anneni Selma sanıyordun ama öyle değil. Senin annen Billie. Baban sadece Selma'yı çok sevdi o kadar." Barış, inanmamak için direttiğinde David adamlarına emir verdi. "Gidiyoruz. Barış'ı annesine vereceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLENENLER
Fiksi Remaja5 Kişinin yollarının birleşmesiyle başlar bu serüven. Sinan'ın yaptığı bir hata hayatlarını farklı yerlere sürükler. Kontrol altındaki insanlar, zihin avcıları, elementler... onların unutamayacağı daha fazlası. Ölen sevgilisinin hayali ile yaşayan C...