Cemre perdeleri açtığında Deniz'in uyandığını gördü. "Günaydın uykucu hadi içeri gel." Deniz, yastığa geri gömüldü. Cemre, Deniz'in yanına gitti. "Hasta mısın sen?" Cemre elini Deniz'in alnına değdirdiğinde ateşi olduğunu gördü. "Deniz yanıyosun. Hadi kalk ateşini düşürelim." Deniz kafasını yastıktan kaldırarak, "Cemre lütfen dinlenmek istiyorum." Cemre kafasını peki anlamında sallayarak odadan çıktı. Mutfağa girdiğinde masada oturan Barış, Can ve Sinan'a baktı. Sinan, Cemre'nin geldiğini gördüğünde karnını göstererek, "Acıktım Cemoş ben. Ne zaman yemek yiyeceğiz?" Cemre eline aldığı tepsiyi tezgaha koyup buzdolabına yöneldi. "Bugün kendi kahvaltınızı kendiniz hazırlayın. Deniz ile ilgileneceğim." Barış kafasını masadan kaldırıp, "Ne oldu ki Deniz'e?" Cemre hazırladığı tepsiyi götürürken Barış'a döndü. "Ne olacak işe yaramaz planınız sayesinde kız hasta oldu." diyerek odaya yöneldi. Sinan ayağa kalkıp, "Ben kahvaltıyı hazırlarım." diyerek eline tavayı aldı.
Can: Planım gerçekten işe yaramazdı.
Barış: Sorumsuz davrandık ama sığınak hakkında artık bilgiye sahibiz.
Can: Haklısın.
Aradan geçen birkaç saniye sonra Can, Barış'a döndü. "Deniz'e baksam iyi olur. Hastalanmasında hatam büyük." Can, masadan kalkıp mutfağın kapısından çıkacağı sırada Barış seslendi. "Bekle ben de geleceğim." İkisi de odaya vardıklarında kapıya vurdular. Cemre içerden gelebilirsiniz diye seslendiğinde Barış ve Can içeri girdiler. Cemre, Deniz'i göstererek, "Kafasını yastıktan kaldırmıyor. Bir şeyler yemesi lazım." Can, Deniz'in yanına eğileceği sırada mutfaktan Sinan'ın sesiyle kapıya yöneldi. "Mutfak yanıyor. Cemree mutfak yanıyo." Cemre ve Can hızla mutfağa doğru yöneldi. Barış, Deniz'in yatağının yanına oturdu. Sırtını duvara yaslayıp konuşmaya başladı. "Hastayken bende bir şeyler yemek istemezdim. Dinlendikçe geçeceğini düşünürdüm. Annem zorla yemek yedirirdi." Barış'ın aklına eski anılar geldiğinde gülümsedi. Deniz kafasını yastığından kaldırarak Barış'a döndü. Barış, Deniz'in gözlerine bakarak tekrar konuştu. "Hasta olduğumda hep annemin gelmesini beklemişimdir." Yüzündeki gülümseme solmuştu. "Büyüdüğümde gelmeyeceğini anladım ama annemi hatırlamak için hasta olduğum her zaman zorla da olsa yemek yerim." Barış kendini toplayıp ayağa kalktı. Deniz'in yatağının kenarına oturdu. Eline tepsiyi alıp Deniz'e döndü. "Şuan annelerimiz yanımızda olmadığına göre yemeğini ben yedirebilirim." Deniz, yattığı yerden doğruldu. "Yemeğimi bende yiyebilirim." Barış, elindeki çatala bir parça peynir alarak Deniz'e uzattı. "Sana kendin yiyebilir misin diye sorduğumu hatırlamıyorum." Deniz, Barış'ın uzattığı peyniri yedikten sonra içeri Can ve Sinan girdi. Can, Deniz'in yatağının kenarına sandalye çekerek Deniz'in ateşine baktı. Sinan, Barış'ın elindeki tepsiyi çekiştirerek, "Ben yedirebilirim Deniz'e." Barış, yüz hatlarının gerilmesine engel olmayarak Sinan'a baktı. "Gerek yok ben yediriyorum." Sinan, Barış'ı duymamış gibi tepsiyi çekiştirirken Can araya girdi. "Sinan bırak Barış yedirmeye devam etsin. Sende otur şurada yoksa mutfağı yakmakla kalmayıp tepsiyi de devireceksin." Sinan, Cemre'nin yatağına oturup konuşmaya başladı. "Mutfağı ben yakmadım. Kendi yandı." Deniz kendine hakim olamayıp gülmeye başladı. Barış'ın kendini izlediğini fark etmemişti. Deniz, Sinan'a dönerek, "Nasıl kendi yandı?" diye sorduğunda odadaki herkes kıkırdamaya başladı. Sinan, Deniz'e dönerek konuştu. "Nasıl yandı biliyomusun? Ben tavayı ocağa koydum. Ocağın altını yakmak için çakmağı elime aldım.Ocağı yaktım, çakmağın kapandığını sandım. Yani normal bir çakmak kapanırdı. Meğerse bunun ağzını kapatmak lazımmış. Bende çakmağı kapattım varsayarak koltuğun üstüne attığımda olan oldu. Suç benim mı şimdi?" Herkesin yüzünde ufak bir gülümseme olduktan sonra odanın kapısı açıldı. Cemre içeri girip Sinan'a döndü. "Tabi hepsi senin suçun. Benim mı suçum olacaktı?" Sinan, konuşacağı sırada Cemre, Sinan'a sus işareti yaparak Deniz'in yanına oturdu. Elini Deniz'in alnına koyup Barış'ın elindeki tepsiye göz gezdirdi. "Deniz yemeğini yediğine göre artık dışarı alabiliriz sizi." Barış, Deniz'in yanında kalkarak Can'a göz kırptı. "Kovulduk." Can, Barış ile odadan dışarı çıktı. Birkaç saniye sonra Sinan da odadan çıktı. Cemre, Deniz'in üstünü örterek, "Biraz daha dinlen. Arada uğrarım." diyerek odadan çıktı.
Barış ve Can salona geçip ansiklopedilere göz gezdirdiler. Barış, kafasını kaldırarak Can'a baktı. "Artık bir durum değerlendirmesi yapmalıyız Can." Can kafasını tamam anlamında sallayarak ayağa kalktı. "Elimizde olan bilgiler, sığınağın yerini biliyoruz, kontrol elementinin yerini ve ne için kullandıklarını biliyoruz. Sığınağa giriş kapılarını ve çıkış kapılarını da biliyoruz. Zaman çipini oluşturan elementleri biliyoruz." Barış, geriye yaslanarak, "Asıl önemli olanı bilmiyoruz." Can konuşacağı sırada içeri Sinan girdi. Cemre de elindeki kahveleri masaya bırakıp konuştu. "Hadi elinize kahvelerinizi alın. Yürüyüş yapalım." Hepsinin kafa dinlemeye ihtiyacı vardı. Kahveleri aldıktan sonra kendilerini sokağa bıraktılar. Sessizce yan yana yürüyorlardı. Hepsinin kafasında farklı düşünceler, hayaller, planlar vardı.
Deniz gördüğü kabusla yerinden sıçradı. Okula ilk başladığı zamanki gibiydi rüyası. Okulun ilk günü birileri Deniz den yardım istercesine bağırıyordu. Bu sefer farklı olarak bir kadın gördü. Kadın yardım çığlıkları atıyordu. Yatağından kalkıp elini yüzünü yıkadı. Eve baktığında kimsenin olmadığını gördü. Üstünü değiştirerek kendini dışarı attı. Ayakları sanki onu bir yere götürüyormuş gibi istemsizce yürüyordu. Ayakları durduğunda Deniz etrafını inceledi. Sığınağın kapısına gelmişti. Kendine geldiğinde sığınaktan uzaklaşırken bir kadının sesini duydu. Sesin olduğu yöne doğru bakmak için ilerlediğinde kafasına yediği bir darbeyle yere yığıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLENENLER
Roman pour Adolescents5 Kişinin yollarının birleşmesiyle başlar bu serüven. Sinan'ın yaptığı bir hata hayatlarını farklı yerlere sürükler. Kontrol altındaki insanlar, zihin avcıları, elementler... onların unutamayacağı daha fazlası. Ölen sevgilisinin hayali ile yaşayan C...