Ölen Sevgilim -24

13 6 0
                                    

Deniz, Ertan Bey'in ve Cemre'nin yanında ilerliyordu. Aklındaki sorular onu ele geçirmişti. Ertan Bey nasıl biliyordu kardeşinin öldürüldüğünü? O adamı nasıl bulmuştu? ve en önemli soru yüzleşmeye hazırmıydı? Ertan Bey, Deniz'in gözlerine baktığında Deniz adımlarını yavaşlattı. "Buradan aşağı ineceksin." Deniz bir şey söylemeden aşağı doğru ilerledi. Aşağı indiğinde yüzünün belli yerlerinde yaraları olan sandalyeye bağlı biriyle karşılaştı. Adam kafasını kaldırarak, yüzündeki pişmanlığı gizlemeye çalışırcasına kıza bakıyordu. Adam,boğazını temizleyerek konuştu."Deniz." Deniz, adama tiksinircesine baktı. Gözleri adamın gözleriyle buluştuğunda küçük kardeşinin yüzü adamın gözlerinde canlandı. Hızla gözlerini çektiğinde adam hırıltılı nefesiyle tekrar konuştu. "Hâlâ o küçük çocuğu unutmamışsın." Deniz kafasını kaldırıp adama döndü. "O benim kardeşimdi. Onu nasıl unutmamı beklersin?" Adam, pis bir şekilde sırıttı. "Gözlerimin içine bakacak kadar cesarete sahip bile değilsin." Deniz, sinirle gözlerini adamın gözleriyle birleştirdi. Deniz, ufak bir sırıtma ile konuştu. "Bakalım sen benim gözlerimde anneni görünce kafanı çevirmeyecek kadar cesaretli misin?" Adam, Deniz'in gözlerinde annesinin yaşlı gözlerini gördüğünde başını öne eğdi. Deniz,gözlerini adamdan çevirerek konuştu. "Kardeşimi öldürdüğünün 1 hafta sonrasında annen ölmüştü. Hatırladın mı? O gün annenle seni evde çok bekledik. Annenin ölümünü görmeni isterdim." Adam bağlandığı sandalyede çırpınmaya başladı. "Seni aşağılık, annemi nasıl öldürürsün sen?" Deniz, adamın karşısında dikildi. "Yerinde olsam sözlerine dikkat ederdim. Acı dolu bir ölüm istemiyorsan tabi." Adam, sinirle bağırdı. "Kardeşini öldürürken çok keyif aldım." Bu söz Deniz'in kalbini acıtmıştı. Adama belli etmeyerek yüzüne bir gülümseme takındı. "İnan bana annenin ölürken ki çığlıkları kimseden daha fazla zevk veremezdi." Adamın gözlerindeki öfkeyi gördüğünde amacına ulaşmış gibi arkasını döndü, kapıya doğru yürüdü. Ertan Bey, Deniz'in koluna girdiğinde konuştu. "Bu akşam ölmüş olur." Deniz kafasını sallayarak konuştu. "Acı çekmesini istiyorum...Fazlasıyla." Ertan Bey peki dedikten sonra Cemre ve Deniz eve döndü.

Eve girdiklerinde Sinan konuştu. "Sonunda nerde kaldınız?" Cemre, Sinan'a bir şey demeden salona geçti. Deniz de salona girdikten sonra Selma Hanım kafasını kızlara çevirip konuştu. "Barış ve Can cihaz üretimini durdurmaya gittiler." Deniz, Cemre ye döndü. "Bu iş için Sinan'ı seçmemişmiydik." Sinan kafasını kapıdan uzatarak konuştu. "Benim haberim olmadan beni seçmişsiniz bende kabul etmedim." Deniz, derin bir nefes alarak Selma Hanım'a döndü. "Bizi neden beklemediler?" Selma Hanım kısa bir sessizlikten sonra konuştu."Beklemelerini söyledim ama halledebileceklerini söylediler." Cemre,Deniz'e göz kırparak mutfağa geçti. Deniz de birkaç dakika sonra mutfağa geçti. Cemre Deniz'i görünce konuştu. "Bana neden kardeşini anlatmadın?" Deniz boğazında oluşan yumruyu fark etti. Birkaç kez yutkunduktan sonra Cemre'nin gözlerine baktı. "Bilmiyorum." Cemre, Deniz'in bu konunun kapanmasını istediğini anladığında hafifçe öksürdü. Cemre'nin telefonuna gelen bildirimle Deniz kendine geldi. Cemre'ye baktığında telefondan birini aradığını gördü. "Nerdesiniz siz? , Ne yapacağız biz onları? , Ne? , Peki,tamam. Hızlı gelin , Bekliyoruz." Cemre telefonu kapattığında Deniz'e döndü. "Cihaz üretimini durdurmuşlar." Kapının yumruklanmasıyla Cemre ve Deniz solana ilerlediler. Herkes birbirine tedirginlikle bakıyordu. Cemre kapı deliğinden baktığında profesörleri gördü. Hızla salona tekrar ilerleyip konuştu. "Sayıları çok fazla. Halledemeyiz." Deniz, Selma Hanım'a bakarak, "Yerin altında gizli bir bölüm var. Selma Hanım oraya gidin ve sakın çıkmayın.Barış ve Can geldiğinde size seslendiklerinde çıkın.Onun haricinde lütfen çıkmayın." Sinan, Selma Hanım'ı gizli bölüme bıraktıktan sonra kızlara döndü. "Biz ne yapacağız?" Deniz, pencereye bakarak, "Kaçacağız. Hepiniz ayrılın. Profesörlerde 3'e ayrılacaktır." Cemre soru soracağı sırada kapıyı kırdıklarını gördüler. Hızla pencereden çıkıp üçü de ormanın ayrı taraflarına doğru dağıldı. "3'e ayrılıyoruz. Birini bile bulmadan gelmeyin.Çabuk." Profesörün emriyle 3'e ayrıldılar.

Birkaç saat sonra Barış ve Can eve geldiklerinde kapının kırılmış olduğunu gördüler. Barış ve Can hızla eve girdiler. "Anne" "Nerdesiniz?" Barış'ın sesini duyan Selma Hanım saklandığı yerden çıkıp hızlıca kapıya yöneldi. Barış annesini görünce hızla sarıldı. Can ise arkasından Cemre,Deniz ve Sinan'ın çıkmasını bekliyordu. "Diğerleri nerde?" Can'ın sorusuyla Barış annesinden ayrıldı. "Gittiler. Çok fazla profesör gelince onları burdan uzaklaştırmak için ormana gittiler." "Ne, gitmelerine nasıl izin verdin anne. Ya yakalanırlarsa.." Selma Hanım konuşacağı sırada kapıda Ertan Bey belirdi. "Daha fazla burada durmayın. Geri geleceklerdir. Beni takip edin." Ertan Bey'i takip etmeye başladılar. Şehire çıktıklarında Can duraksadı. "Buraya neden geldik? Yakalanacağız." Ertan Bey sinirle döndü. "Daha iyi bir fikrin var mıydı?" Can hiçbir şey demeden arkalarından yürümeye devam etti. Issız bir eve geldiklerinde Ertan Bey konuştu. "Buraya kimse gelmez. Sizi ormanda zannedecekler. Uzun bir süre burada kalabilirsiniz ama insan içine çok çıkmayın." Ertan Bey, Selma Hanım'ın elini tutarak ilerlemeye başladı. Barış'ın sesiyle Ertan Bey arkasını döndü. "Siz nereye bizimle kalmıyacak mısınız?" Ertan Bey kafasını hayır anlamında sallayarak konuştu. "Sizi uzaktan izleyeceğiz." Barış bir şey demeden evin içine girdi. Can da onunla birlikte eve girdi. Kendilerini koltuğa bıraktıklarında Can konuştu. " Nasıl bulacağız onları?" "Bilmiyorum." Barış, kafasını geriye atıp gözlerini kapattı. Can ayağa kalkıp evden getirdiği eşyaları karıştırmaya başladı. Bir şeyler bulamayınca Barış'a döndü. "Bir şeyler yapmalıyız. Böylece oturacak mıyız?" Barış gözlerini açmadan konuştu. "Ne yapabiliriz ki? Daha dün annem ve Deniz yanımdaydı. Şimdi ise..." Barış gözlerini açıp ayağa kalktı. "Şimdi ise ikisi de yok. Ne için çabalıyoruz biz? İlerleme kaydetsek bile geri sarıyoruz. Uğraşmanın ne gereği var ki?" Barış, üstüne aldığı hırkayla kapıya yöneldi. Can, Barış adımını atacağı sırada konuştu. "Ben hayallerim için uğraşıyorum ve vazgeçmeye niyetim yok." Barış, Can'a dönerek, "Hayal diye bir şey yok. Sadece kendini kandırıyorsun. Duydun mu beni?" Can, Barış'a yaklaşarak, "Hayal kurmadan bir insan nasıl yaşar söylesene?" Barış, kapıya yönelip konuştu. "Bak bana şuana kadar nasıl yaşamışım." Barış evden çıktığında Can yere çöktü. "Söylesene Barış. Ölen sevgilimin hayali ile yaşamasaydım nasıl ayakta dururdum?"

GİZLENENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin