Aradan geçen birkaç saatin sonunda Barış uyuyamayacağını anlayıp balkona doğru ilerledi. Deniz'in de balkonda oturduğunu görünce balkona gitmekten vazgeçip odasına tekrar gireceği sırada annesinin sözü aklına geldi. "O zaman ilk önce düşüncesini değiştir." Balkona yönelip Deniz'in yanına oturdu. Kısa bir sessizlikten sonra Barış konuştu. "Hâlâ gitmemi istiyor musun?" Deniz,gözlerini Barış'a çevirdi. Yüzünde anlayamadığı bir duygu vardı. Gitmesini istemiyordu. Sıkıntıyla nefes aldı. "İstiyorum." dediğinde Barış bu cevabı beklemiyormuş gibi Deniz'e döndü. Barış ayağa kalkıp odasına gideceği sırada Deniz kafasını gökyüzüne çevirerek konuştu. "Gitmeni istiyorum.Çünkü..." Barış,Deniz'in cümlesinin devam etmesi için beklediğinde Deniz devam etti. "Zaafım olmanı istemiyorum." Barış, Deniz'e baktığında gözlerinin doluşunu izledi. Deniz gözlerini gökyüzünden ayırmayarak, " En büyük zaafım kardeşimdi. Gözlerimin önünde..." sesli bir şekilde yutkunarak devam etti. "Gözlerimin önünde öldürülüşünü izledim." Deniz, göz yaşlarını serbest bırakarak, ayağa kalkıp balkonun demirliklerine yaslandı. Barış, üzerindeki saçma duyguları bir kenara bırakıp hızla Deniz'e sarıldı. Deniz ellerini Barış'a sardığında gözlerini sıkıca kapattı. Barış tek eliyle Deniz'e sarılırken tek eliyle Deniz'in saçını okşuyordu. Burnuna gelen narin koku Barış'ın Deniz'e daha fazla bağlanmasına neden oluyordu. Kim bilir belki de Barış'ın unutamayacağı kokuydu Deniz'in narin kokusu. Deniz, Barış dan ayrıldığında Barış konuştu. "Anlatmak ister misin?" diye sorduğunda Deniz kafasını evet anlamında salladı. " Babam olacak adam borçlanmış birilerine. Borcunu ödemediğinde eve geldiler. Babamı annemi hırpaladılar. Sonra küçük kardeşimi..." Deniz nefes alamadığını hissettiğinde gözlerini kapattı. Barış Deniz'in ellerinden tutarak, "Tamam güzelim. Sakin ol." dediğinde Deniz gözlerini açıp devam etti. "Kardeşimi aldılar. Yüzlerindeki o pis gülümseme gözümün önümden gitmiyor. Kardeşimi öldüreceklerini söylediklerinde babam hiç bir şey yapmadı. Yaptığı tek şey annem engel olmasın diye annemi tuttu. O gün son kez baktım miniğimin gözlerine. Kafasına silahı dayadıklarında bana dediği tek şey 'üzülme ablacım' oldu. Sanki öleceğini anlamış gibi bana buruk bir gülümseme ile veda etti. O gün kendimden nefret ettim. Artık onsuz günlere uyanacaktım. Kokusunu, sesini, gülüşünü, bakışını bir daha duyamayacaktım. Şimdi söylesene Barış, ya sen de benim zaafım olup kardeşim gibi gidersen?" Barış, Deniz'e tekrar sarıldığında "Söz veriyorum. Gitmeyeceğim." dediğinde Deniz, gözyaşlarını serbest bıraktı. Barış, aradan geçen birkaç dakika sonra Deniz den ayrılarak göz yaşlarını sildi. "Özür dilerim." Deniz, gözlerini Barış'ın gözleriyle birleştirdi. "Ne için?" Barış gülümseyerek cevap verdi. "Hayatına daha önceden girmediğim için." Deniz, buruk bir gülümseme ile Barış'ın elini tuttu. " Artık uyusak iyi olur. Baksana sabah oldu." Barış kafasını tamam anlamında sallayarak içeri girdiler. Deniz odasına gireceği sırada Barış arkasından seslendi. "Sabah erken kalkma. Uyu."Deniz kafasını tamam anlamında sallayarak odasına girdi. Barış da kendi odasına çekildi.
Aradan geçen bir saatin sonunda Sinan'ı bağırmasıyla herkes uyandı. Can odadan sinirle çıkarak, "Niye bağırıyorsun Sinan? Ne oldu?" Sinan nefes nefese kalmış bir şekilde konuştu. "Ceset." Cemre endişeyle konuştu. " Ne ceseti Sinan?" Sinan tamamen nefesini düzenledikten sonra konuştu. "Ağaca asılmış bir ceset var." Herkes hızla dışarı çıktığında ağaçta asılı olan profesörü gördüler. Selma Hanım derin bir nefes alarak, "Hadi çocuklar içeri geçelim." dediğinde herkes büyük bir sessizlikle içeri girdi.
Can: Sinan bir şeyler gördün mü?
Sinan: Hayır görmedim.
Can: Adamlar dibimize kadar girmişler ve biz hiç hissetmedik bile.
Cemre: Sakin ol Can.
Barış: Deniz sen ne zaman uyandın dün akşam?
Deniz: Hepimiz odalara dağıldıktan yarım saat sonra kalktım.
Barış: Peki, ben yanına geldiğimde ne zamandır ordaydın?
Deniz: Sorguya mı çekiliyorum?
Barış: Hayır.
Deniz: Birkaç saat sonra geldin.
Barış: O birkaç saat içinde bir şey gördün veya duydun mu?
Deniz: Hayır.
Barış: Gece cesetin oraya bırakılması için yaklaşık 2.30 saat var. Eğer gece değil de sabah bırakılmışsa sadece 1 saat var. Cesede dokunan oldu mu?
Sinan: Ben dokunmadıysam kimse dokunmamıştır.
Barış, ayağa kalkarak ağacın oraya doğru ilerledi. Cesedi kendine çevirdiğinde morlukları gördü. Daha sonra onunla birlikte gelen Can'a döndü. "Ölü morlukları oluşmaya başlamış. Genellikle 20-120 dakika arasında oluşur. Belirgin haldeler ve fazlalar." Can Barış'ın yanına eğilerek, "Yani cesed Deniz'in uyanık olduğu saatte buraya bırakılmış." Barış kafasını evet anlamında sallayarak eve doğru yürüdü. Eve girdiklerinde Selma Hanım konuştu. " Ne oldu?" Can, koltuğa oturup konuştu. "Ceset, Deniz'in uyanık olduğu saatte bırakılmış." Kafasını Deniz'e çevirerek, "Bir şey görmediğine emin misin? Ağaç, eve oldukça yakın." Deniz sinirle ayağa kalktı. "Yalan konuştuğumumu düşünüyorsunuz?" Kimse konuşmayınca Deniz hızla evden çıktı. Selma Hanım ayağa kalkarak mutfağa yöneldi. Salonda oturanlara arkası dönük bir şekilde konuştu. "Elinizde işe yarar bir kanıt yok ve kızı suçluyorsunuz." Cemre ayağa kalkıp evden çıktı. Deniz'in yanına ilerlediğinde yanına oturarak konuştu. "Yalan konuşmadığını biliyoruz. Sadece Can'ın sinirleri bozuk o kadar." Deniz, Cemre'nin gözlerinin içine bakmakla yetindi. Ertan Bey, Cemre ile Deniz'in yanına geldikten sonra konuştu. "Kardeşinin katiliyle yüzleşmeye hazır mısın Deniz?" Deniz, Ertan Bey'in sorduğu soruyla donakaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLENENLER
Fiksi Remaja5 Kişinin yollarının birleşmesiyle başlar bu serüven. Sinan'ın yaptığı bir hata hayatlarını farklı yerlere sürükler. Kontrol altındaki insanlar, zihin avcıları, elementler... onların unutamayacağı daha fazlası. Ölen sevgilisinin hayali ile yaşayan C...