Kolye -39

12 4 0
                                    

Deniz: Saatlerdir buradayız ve hala bir şeyler bulamadık.

Sinan: Aynen öyle. Ben yoruldum.

Can: Sinan küçük bebekler gibisin. Nasıl yoruldun? Toplasan 20 dakika yürümemişsindir.

Sinan: Ne 20 dakikası Can 3 saat oldu.

Cemre: Çıksak mı artık?

Barış'ın konuşacağı sırada birilerinin seslerini duymasıyla hepsi olduğu yerde kalakaldı.

Deniz: Birileri geliyor. Ne yapacağız?

Sinan: Kesin öldürecekler bizi. Bu genç yaşımda öleceğim, Allah'ım.

Can: Saçmalamayı kes Sinan.

Barış: Sessiz olun.

Barış, ileri doğru bir adım attığında kafasıyla içeriye doğru baktı.

Barış: Kimse gözükmüyor ama sesler var. Ne yapacağız?

Sinan: Kaçalım.

Cemre: Off Sinan, sus iki dakika.

Can: İçeri girip bakalım. Buraya kadar geldik, vazgeçemeyiz.

Yavaşça içeriye doğru süzüldüklerinde Sinan, ensesinde birinin nefesini hissetmesiyle yüksek seste bağırarak Deniz ve Cemre'nin arkasına geçti.

Sinan: Öleceğimi biliyordum. Bari ilki ben olmasaydım.

Barış: Ne oldu Sinan?

Sinan: Birinin nefesini hissettim.

Cemre: Tabiki Sinan. Ben de ortalıkta gezen ruhlar görüyorum zaten.

Sinan: Aman, inanmayın. Götlerinize baka baka kaçarken hatırlatıcam size bunları.

Can: Kapa çenenide bir şeyler bul.

Hepsi etrafı incelemeye başladı. Aradan geçen birkaç dakikanın sonunda Cemre'nin çığlığı ile herkes olduğu yerde kaldı.

Cemre: Yanımda birinin varlığını hissediyorum.

Can: Siz ikiniz aklınızı mı kaçırdınız? Hiçbir şey yok. Hayal kurmayın.

Barış: Ya doğru söylüyorlarsa?

Deniz: Ne yapacağız?

Barış: Sakin olun.

Hepsi bir araya toplandıklarında Sinan titreyen bedeniyle konuşmaya başladı.

Sinan: Bizi korkutmak yerine ortaya mı çıksanız? Bu bebeksi yakışıklılığımla hemen ölmek istemiyorum.

Can: Bu beyinle bu kadar belayı nasıl başımıza açabildin acaba?

Sinan: Bo boyonlo bo kodor boloyo nosol boşomozo oçoboldon ocobo. Bi sus Can ya şurda hayatımı kurtarmaya çalışıyorum.

Sinan, karşısında birdenbire beliren ufak tefek cüceyi gördüğünde bir anlık korkuyla yere yığıldı. Cemre, Sinan'ın yanına eğilerek yanaklarına vurmaya başladı.

Cemre: Bayılacak tam zamanı buldun, Sinan. Aferin.

Barış, bir anda her yeri saran cüceleri gördüğünde Can'ın kulağına eğildi.

Barış: Stifon cüceler. Bizi kolay kolay bırakmayacaklar.

Stifon Cüce: Ne yapıyorsunuz burda sizi ucubeler.

Can, cücenin konuşmasıyla Barış'a döndü.

Can: Ucubeye benzer bir halimiz mi var?

Barış: Şimdi oturup bunu mu düşünelim, Can?

Deniz: Biz, buraya kaybettiğimiz bir şeyi bulmaya geldik.

Stifon Cüce: Ne kaybettiniz?

Deniz: Aaa şey...

Can: Ne olacak tabiki de bir anahtar kaybettik.

Stifon Cüce: Burda mı? Size inanmadım. Liblil cüce, yakala hemen şunları.

Sinan, gözlerini araladığında cücelerin üstlerine doğru geldiğini fark edip hemen ayağa kalktı.

Sinan: Ayıp oluyor, cüce kardeşler. Konuşarak halledelim.

Stifon Cüce: Bekle liblil cüce. Halledelim o zaman.

Sinan: Şimdi siz bize izin verin gidelim. Bir daha da buraya girmeyelim. Olur mu?

Stifon Cüce: Bak sen şu obura. Burda ne yapıp ne yapılmayacağını ben söylerim.

Can: Sözde konuşarak hallediyodun, Sinan. Daha da berbat ettin sağol.

Sinan: Öyle demek istemedim, cüce kardeş.

Stifon Cüce: Sizi bir şartla bırakırım.

Can: Neymiş?

Stifon Cüce: Sizde anlamı büyük olan bir şey vereceksiniz bana. Mesela...

Barış: Mesela?

Stifon cüce, elleriyle Deniz'in boynundaki kolyeyi işaret etti.

Stifon Cüce: Mesela o kolye olabilir.

Deniz,boynundaki kolyeyi eliyle kapatıp Stifon Cüceye sinirli bir bakış attı.

Stifon Cüce: Kolye yoksa, çıkışta yok.

Cemre, Deniz'in yanına yaklaşarak sessizce konuştu. "Küçük kardeşinin kolyesi olduğunu biliyorum, Deniz. Eğer vermek istemezsen zarar görecek dahi olsak çıkarız burdan." Deniz, kolyeyi boynundan çıkararak avucunun içine koydu. Kolyeye baktığında kardeşinin kahkasını duydu. Gözleri dolduğunda hızla kolyeyi cücenin eline verdi.

Stifon Cüce: Güzel, şimdi çıkabilirsiniz.

Cemre, Deniz'in elinden tutarak ilerlemeye başladı. Diğerleri de onların peşinden çıkışa doğru yürüdü.

GİZLENENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin