Sığınağa Giriş -16

22 6 0
                                    

Can,salona girdikten sonra Deniz ve Cemre, Can'ın kolunun arasından çıktılar. Can, kimsenin soru sormasına izin vermeden "Hadi kalkın hazırlık yapıp, sığınağa gireceğiz." Can'ın cümlesi herkesi şaşırtmıştı. Deniz, konuşmak için boğazını temizledikten sonra masanın üstünde duran kağıtlardan birini eline aldı. "Sence de daha erken değil mi Can?"

Cemre: Bence de daha çok erken.

Can: Ne için erken tam olarak? Bizim yaşıtlarımızı da kontrol altında tutuyorlarmış. Ee öğrenmek istediğimiz bu değilmiydi zaten, öğrendiğimize göre artık girebiliriz?

Sinan: İyi de oraya nasıl gireceğiz? Eğer ana kapısından girersek kolayca ifşalanırız.

Can: Ana kapıdan gireceğiz ama kontrol altında tutulmak amacıyla getirilen iki kişi sanacaklar.

Barış: Ne demek istiyorsun?

Can: Demek istediğim Deniz, bize gördüğü iki adamın nasıl giyindiklerini anlatacak. Bizde Sinan'ı o adamlara benzeteceğiz. Böylelikle içeri gireceğiz.

Sinan: Çok tehlikeli.

Barış: Kesinlikle çok tehlikeli ya bir hata yaparsak?

Can: Merak etmeyin. Bir şey olmayacak. Hadi Sinan'ı hazırlayalım.

Cemre ve Deniz plâna çok sıcak bakmasa da Sinan'ı hazırlamaya başladılar. Sinan'ın saçlarını biraz dağıttıktan sonra yuvarlak gözlüğü Sinan'a uzattılar. Sinan gözlüğü gözüne takmasıyla sarsıldı. "Bu ne? Zaten doğru dürüst önümü göremiyorum. Bu gözlükle hiç göremem." Cemre, Deniz'e bakıp kıkırdatıktan sonra Sinan'ın yakasını düzeltti. "Merak etme alışırsın." Sinan'ın keskin yüz hatlarını daha da ortaya çıkardıktan sonra Sinan'ın hazır olduğunu anladılar. Deniz,cebinden çıkardığı mikroçiplerden birisini eline alarak Sinan'ın arkasına geçti. Sinan'ı kulağının arkasına mikroçipi taktıktan sonra geri çekildi. "Bu mikroçipler sizin durumunuzu öğrenmek için. Bir kaç dakika sonra derinin altında gizlenecek. Olabildiğince çipe dokunmamaya dikkat et." Sinan, elini kulağının arkasına götürürken gözleri Cemre'nin gözleriyle buluşunca hemen elini çekti. Barış ve Can, Sinan ve kızların yanlarına gittiğinde gülümsemelerine engel olamadılar. Sinan kendisine güldüklerini anlayınca, "Ne gülüyorsunuz sizi işe yaramazlar?" Sinan, kollarını birbirine bağlayarak mutfağa giderken Cemre de peşinden gitti. Can, Deniz'in elindeki mikroçipleri gördüğünde, çiplerden birini eline aldı. "Buna gerek olduğunu düşünüyo musun Deniz?" Deniz,Can'ın elindeki çipe bakarak konuştu. "Düşündüğün plan oldukça tehlikeli Can. Bu yüzden sizin durumunuzu öğrenmek zorundayız." Can, kafasını tamam anlamında sallayarak Deniz'e çipi uzattı. Can,çipleri kullanmayı sevmezdi ama mecburdu. Eğer çipleri takmazlarsa kızlar onları merak edip sığınağa gelebilirlerdi. Bu da durumları daha da zorlaştırırdı. Deniz,Can'ın arkasına geçerek mikroçipi yerleştirdi. Aynı şekilde Barış'ın da arkasına geçerek çipi yerleştirdi. Barış, başının döndüğünü hissetse de bozuntuya vermedi. Deniz, tekrar Barış ve Can'ın önüne geçip konuşmaya başladı. "Ellerinizi çipten olabildiğince uzak tutun. Aksi taktirde mikroçipi düşürebilirsiniz." İkisi de kafasıyla onayladıktan sonra Deniz bilgisayarın karşısına geçti. "Bizimle iletişime geçmek istediğinizde ensenizi kaşımanız yeterli. Mikroçip uyarı altında olduğunu düşünecek ve sizinle iletişime geçmemize izin verecektir."

Cemre ve Sinan'da içeri girdiğinde Cemre konuşmaya başladı. "Her şey hazırsa bol şans." Can ve Barış birbirine baktıktan sonra kapıya doğru yöneldi. Sinan da onların arkasından kapıya yöneldi. "Beni de bekleyin. Giriş biletiniz benim." Kısa süre sonra ormana girdiklerinde Sinan yakasını düzeltip Can ve Barış'ın yakalarından tuttu. Barış sessizce, "Ne yapıyorsun Sinan?" Sinan ciddiyetini bozmadan "Sessiz ol rol yapıyorum." Can sinirlenerek konuşmaya başladı. "Aptal herif,rol yapıyormuş az daha yavaş ilerlesene!" Sinan,Can'ın yakasını daha fazla sıkı tuttuğunda Can'ın yüzü acıyla kıvrıldı. Sinan sığınağın kapısına vardığında içini tarif edemediği bir heyecan kapladı. İçeri girdiğinde kendisine bakan iki kişiyi gördü. Adamlar,Sinan'ı inceledikten sonra iki elinde tuttuğu Barış ve Can'a baktı. Adam, Sinan'a yaklaştığında Sinan istemsizce titremeye başladı. Can, Sinan'ı cimciklediğinde Sinan kendine geldi. Adam, Sinan'a yaklaşarak, "İki kişinin daha geleceğinden haberimiz yoktu." dediğinde Sinan yüzüne müzip bir gülümsemenin yayılmasına izin vererek konuşmaya başladı. "Her şeyden haberinizin olmasına gerek yok." Can, Barış'a baktığında alnında oluşan birkaç damla teri fark etti. Sinan'ın yürümeye başladığını hissettiğinde gözlerini Barış dan ayırarak sığınağa inen merdivenlere baktı. Birkaç saniye sonra Sinan, ellerini Barış'ın ve Can'ın yakasından çekti. Merdivenlerden indiklerinde karşılarına bir tane tünel çıktı. Tünel'i geçmeye başladıklarında Can sessizce konuşmaya başladı. "Sinan bundan sonra daha dikkatli olmanı istiyorum. Bizi tünelin sonunda ne bekliyor bilmiyorum ama yakalanmamamız gerekiyor." Sinan başını onaylar gibi salladığında tünelin sonuna varmışlardı. Sinan kafasını tünelden çıkardığında fabrika gibi bir yere vardıklarını anladı. Sinan tekrar Can ve Barış'ın yakasından tuttu. Sinan biraz ilerledikten sonra arkasında duyduğu bir sesle olduğu yerde durdu. Arkasını döndüğünde karşısında David'in olduğunu gördü. Gözlerini hızla David'den kaçırdı ve fısıltıyla konuşmaya başladı. "Sakın şuan karşımızda duran adamla göz göze gelmeyin." Barış ve Can adamın David olduğunu anladığında başlarını önlerine eğdiler. David, Sinan'a yaklaştı. "Sanırım buraya ilk kez geliyorsun. Elinde duran iki kişi buradan değil sol taraftan götürülmeli." Sinan, bozuntuya vermeden konuştu. "Evet ilk defa geliyorum." David,Sinan'a onu takip etmesini söyleyerek önden ilerlemeye başladı. David asansörün içine girdiğinde Sinan da hemen peşinden asansöre bindi. David, asansöre yazdığı 6 haneli şifre ile asansör yerinden hareket etmeden bir kapının açılmasını sağladı. Kapı açıldığında yol boyunca dikilen adamları gördü. Sinan, gözlerini uzun koridorda gezdirirken küçük bir oda olduğunu gördü. David, Sinan'a döndüğünde Sinan tekrar gözlerini David'den kaçırdı. "Burada bırakabilirsin onları gerisini diğerleri halledecektir." Sinan, Barış ve Can'ı oradaki adamlara bıraktığında içindeki endişe daha fazla büyüdü. David,Sinan'ın omzuna dokunarak "Hadi gidelim." dedi. Sinan, her ne kadar Barış ve Can'ı bırakmak istemesede David'in arkasından ilerlemeye başladı. Tekrar fabrikaya çıktıklarında Sinan,David'e dönerek, "Burdan sonrasını kendim halledebilirim." David, Sinan'a bir şey demeden hızla başka yöne doğru ilerledi. Sinan ise kısa sürece kendini sığınaktan dışarı attı. Ne yapacaktı şimdi? Tekrar içeri girse çocukları kurtarmadan yakalanabilirdi. Barış ve Can'ın olduğu yere girmesi imkansızdı, sıkı bir denetim altındaydı. Sinan, yumruğunu ağaca vurarak, "Allah kahretsin. Bu plâna izin vermemeliydim,en baştan beri saçmalıktı." diye mırıldandı.

GİZLENENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin