Barış kafasını silah sesinin geldiği yere doğru çevirdiğinde Deniz'in babasının yerde yığılı olduğunu gördü. Kurşun ona isabet etmişti. Kaburgasından akan kan, hızla etrafa dağılıyordu. Barış, gözleriyle adamı süzdükten sonra yanında duran arkadaşlarına baktı. "Hadi çabuk gidelim." Hepsi bir anda ormana doğru ilerledi. David, onların yokluğunu unutmuşcasına adamlarına emir yağdırıyordu. Hava kararmaya başladığında Deniz yavaşça gözlerini araladı. Gözlerini tamamen açtığında Barış'ın kucağında olduğunu anladı. Yavaşça öksürerek konuştu. "Aşağı indirir misin beni?" Barış, kafasını hafifçe eğip Deniz'e baktıktan sonra konuştu. "Yürüyebileceğini düşünmüyorum." Barış haklıydı.Deniz kendini yorgun hissediyordu. Kalbinde bir ağırlık vardı. Bedenen iyi gibi gözüksede kolunu hareket ettirecek bir güce bile sahip değildi. Birkaç saniye sonra Can konuştu. "Nereye gideceğiz?" Barış, derin bir nefes aldıktan sonra konuştu. " Bilmiyorum.Nereye gitsek bizi hemen buluyorlar. Sanki bizi takip ediyorlar." Cemre, Barış'ın cümlesiyle konuştu. "Ya gerçekten takip ediyorlarsa?" Sinan, yüzüne ufak bir gülümseme takınarak, "Saçmalama Cemre. Takip edilsek anlarız." dediğinde,
Cemre: Adamları bizi takip etse tabiki de anlarız. Ya farklı bir şey bizi takip ediyorsa?
Can: Ne olabilir ki?
Cemre: İnsanları kontrol altında tuttuklarını öğrendik ya şuan bulunduğumuz orman ve ormandaki hayvanlarda onların kontrolündeyse?
Barış: Mümkün olabilir mi?
Cemre: Neden olmasın?
Deniz: Eğer Cemre'nin dediği doğruysa biran önce amaçlarını öğrenmeliyiz.
Can: Aynen öyle. Biran önce bu işe son versek iyi olur.
Can'ın cümlesi bittiğinde herkes olduğu yerde kaldı. Karşılarında geldikleri yollardan farklı ağaçlar vardı. Deniz, Barış'ın kucağından inip etrafına baktı. Geldikleri yolda ki ağaçlar rengini kaybetmişken, karşılarında duran ağaçlar doğal güzelliğini koruyordu. Deniz, karşılarında dizilen sıra sıra ağaçlara doğru ilerlerken gözüne bir tabela çarptı. Tabelaya yaklaştığında, tabelada yazan yazîyı sesli bir şekilde okudu. "Kontrolsüz" Deniz okuduğu yazıyla hızla arkadaşlarına döndü. "Doğruymuş. Geldiğimiz ormanı kontrol altına almışlar." Hepsi kontrolsüz ormana doğru ilerlerken Can konuşmaya başladı. "Çok saçma değil mi? Neden ormanı kontrol altına alsınlar ki?
Deniz: Farklı bir amaçları olmalı. Sadece insanları kontrol altında tuttuklarını sanıyorduk ama şimdi dünyanın her bir yerini kontrol altına almak istediklerini öğrendik.
Barış: Biran önce bir şeyler yapmazsak bir daha hiç yapamayız.
Can: Cihaz üretimini durdurduk. Bu onları kısa süreli meşgul eder. Bizim bulmamız gereken asıl konu insanları nasıl kontrol altından çıkarabileceğimiz?
Cemre: Cihazlar yardımıyla kontrol altında tutulduklarını öğrendik. Peki bu cihazları nereye koyuyorlar?
Cemre'nin sorusuyla herkes derin bir sessizliğe büründü. Yavaş yavaş ormanın derinliklerine indiklerinde Deniz, Barış'ın yanına yaklaşıp sessizce konuştu. "Cihazların nerede tutulduğunu bilmen gerekmiyor mu?" Barış, içindeki huzursuzluk hissini bastırıp konuştu. "Tabiki de biliyorum ama diğerlerine ne söyleyeceğim? Bu işlerin hepsini babam yaptırıyor mu dememi bekliyorsun?" Deniz, derin bir nefes alarak Barış'ın kolundan tuttu. "Onlara da anlatman gerekiyor Barış." Barış,kolunu Deniz den kurtararak Can'ın yanına ilerledi. Yapamazdı eğer diğerlerine söylerse yanlarından gitmek zorunda kalırdı. Can, kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. "Daha fazla ilerlemeyelim. Bugünlük burada idare edeceğiz." deyip ağacın kenarına oturdu. Sinan etrafına bakarak konuştu. "Saçmalama Can. Burada uyuyamayız. Tehlikeli." Can gözlerini kapatıp sessizce konuştu. "Başka bir fikrin varsa söyle." Sinan cevap vermeyince Can tekrar konuştu. "Tam tahmin ettiğim gibi. Bugün burada kalıyoruz." Hepsi ağacın köşesine oturdu. Cemre kafasını Can'ın göğsüne yaslamış, Sinan da kafasını Cemre'nin kucağına koymuştu. Deniz ve Barış ormanın sessizliğini dinlerken Can'ın sesiyle ayağa kalktılar. "Özür dilerim...Özür dilerim bitanem." Deniz, Can'ın yanına yaklaştığında kabus gördüğünü anladı. Can'ı uyandırmak için eğildiğinde Can hızlı bir şekilde gözlerini açtı. Nefes nefese kalmıştı. Cemre ve Sinan da uyandığında Can yerden doğrularak ayağa kalktı. Ellerini saçlarının arasına geçirdiğinde Cemre yanına gitti. "Ne oldu Can? İyi misin?" Can kafasını hayır anlamında sallayarak konuştu. "Onu gördüm." Cemre anlamamış gibi Can'ın suratına baktığında Can tekrar konuştu. "Ölen...ölen sevgilimi gördüm." Cemre Can'ın cümlesiyle afalladı. Nefes alamadığını hissettiğinde yutkundu. Can'ın sevdiği biri mi vardı? Deniz durumu anlamışcasına Cemre'yi uzaklaştırdı. Cemre diğerlerinden uzaklaştığını gördüğünde gözyaşlarını serbest bıraktı. Deniz'e sarıldığında ağlayarak konuşmaya başladı. "Onu seviyordum." Deniz, ellerini Cemre'nin saçlarına değdirdiğinde Cemre'nin gözyaşları daha da arttı. Birkaç dakika sonra Cemre Deniz den ayrıldı. Yanlarında duran bir taşın üstüne oturdu ve Deniz'e döndü. "Biraz daha burda kalalım. Lütfen." Deniz kafasını tamam anlamında salladığında Cemre'nin yanına oturdu. Cemre karşısında duran koca çınara bakarak konuştu. " Hep sevilmeyi bekledim. Kimi sevsem karşılık alamadım. Uzun zamandır kimseye bir şeyler hissetmiyordum. Yalnızlığıma alıştım ama Can'ı gördüğümde..." derin bir nefes alarak devam etti. "Can, bana ölen hislerimi tekrar hatırlattı. Bir kalbim olduğunu, birini tekrardan sevebileceğimi hissettirdi bana. Tekrardan aşık olabileceğimi hatırladım. Onunla kendimi buldum." Yanağından süzülen gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Buruk bir gülümsemeyle Deniz'e döndü. "Sanırım tekrar yalnızlığıma gömüleceğim. Kalbim ıssızlığına geri dönecek."
Bu bölüme kalbimi bırakmış olabilirim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLENENLER
Roman pour Adolescents5 Kişinin yollarının birleşmesiyle başlar bu serüven. Sinan'ın yaptığı bir hata hayatlarını farklı yerlere sürükler. Kontrol altındaki insanlar, zihin avcıları, elementler... onların unutamayacağı daha fazlası. Ölen sevgilisinin hayali ile yaşayan C...