Element -41

14 4 0
                                    

Can: Ayağıma basıyorsun, aptal.

Sinan: Bu karanlıkta nasıl göreyim senin ayağını.

Barış: Susun yakalanacağız.

Sinan: Nefessizlikten öleceğim şimdi. Biz niye girdik ki bu kutunun içine?

Can: Burda bile çenen durmuyo, Sinan.

Barış: Biraz sonra kutuyu almaya gelirler. Babamın odasına koyacaklardır.

Sinan: Çek şu elini Barış.

Barış: Nereye çekeyim Sinan. Biz seni niye getirdik ki?

Sinan: Ben dedim size gelmeyeyim diye.

Kutunun hareketlenmesiyle hepsi sessizliğe gömüldü. Aradan geçen birkaç dakikanın sonunda kapının kapanmasıyla Sinan konuştu.

Sinan: Hadi çıkalım.

Barış: Bekle.

Barış kutunun deliğinden etrafa baktığında kimsenin olmadığını görerek kutunun kapağını açmaya başladı. Bir kaç dakika sonra kutunun kapağının açılmamasıyla Sinan'a döndü.

Barış: Sinan, sana verdiğim yapıştırıcı ile yapıştırmadın mı kutuyu?

Sinan: Al bak yapıştırıcı yanımda bunla yapıştırdım kutunun kapaklarını.

Barış: Aptal, Sinan. Japon yapıştırıcısı sürmüşsün.

Can: Kaldık mı şimdi burda?

Sinan: Ben ne bileyim Barış'ın bana verdiği yapıştırıcıyı kullandım.

Barış: Ben sana bu yapıştırıcıyı vermedim ki masanın üzerindeydi yapıştırıcı.

Sinan: Ben ayakkabılıkta duran yapıştırıcı al dedin sandım.

Can: Mükemmel. Bir kutuda mahsur kalmadığımız kalmıştı.

Sinan: Kutuyu yırtalım.

Can: Kutuyu yırtarsak burdan çıkarken yakalanırız.

Barış: Başka çaremiz yok gibi.

Hepsi kutuyu yırtarmaya başladıktan sonra Barış etrafta elementi ararken Sinan belini tutarak Can'a bakarak konuşacağı sırada Can konuştu.

Can: Sakın Sinan. Konuşayım falan deme.

Barış, elementi bulduğunda hızla diğerlerine döndü.

Barış: Buldum, hadi çıkalım.

Kapıyı yavaşça açıp etrafa baktıklarında çok fazla insanın sağda solda dolaştığını gördüler. Kapıyı geri kapattıklarında Barış, camın önüne doğru yürüdü.

Sinan: Şimdi ne yapacağız?

Barış: Pencereden dışarı çıkacağız.

Sinan ve Can pencereden dışarı baktıklarında Sinan korkuyla gözlerini büyüttü.

Sinan: Ben hayatta burdan aşağı inemem.

Can: Yürü Sinan.

Pencereyi açtıklarında Sinan önden çatıya geçti. Barış ve Can da çatıya çıktıklarında yavasça merdivenden diğer kata indiler. Can, gözlerini kapatarak aşağı atladığında Barış ve Sinan korkuyla Can'ı görmeyi umdular. Can, ellerini sallayarak konuştu.

Can: Burda çöp poşetleri var. Rahatça atlayabilirsiniz.

Barış da aşağı atladığında Sinan sertçe yutkunarak kendini aşağı bıraktı.

Sinan: Ahh kolum.

Can: Tebrik ediyorum, Sinan. Sanırsın uçmaya hazırlanıyorsun. Nasıl atladın öyle.

Sinan: Kolum ağrıyo. Ne oldu koluma.

Barış: Ne olacak kendini iyi ayarlamadığından kolun betona çarptı. Kırılmış olmalı.

Sinan, kolunu tutarak ayağa kalktı.

Sinan: Ah benim güzel kolum.

Barış ve Can gülmeye başladıklarında Sinan sinirle onlara baktı.

Can: Merak etme, sadece kolunun üstüne düştün. İncilmiş olmalı.

Barış: Hadi gidelim.

Yola koyulduklarında güneş gökyüzünde yavaş yavaş etkisi kaybetmeye başlıyordu.

Can: Cemre ve Deniz düzeneğin olduğu yerde bekleyeceklerdi bizi. Bir an önce gitsek iyi olur.

Barış: Merak etme, Can. Dolunay gökyüzünde yerini almadan orada oluruz.

GİZLENENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin