4

15K 1K 189
                                    

| Kaya |

Çarşamba.

20.27

Kaya

Doğu

Titreyen parmaklarımın arasında asılı duran sigara, karanlığın içinde turuncu, zayıf bir ışıkla kendini tüketmeye devam ediyordu. Ondan daha iyi durumda değildim, üstelik beni yakan ateş vücudumu içten tüketiyordu. Titreyen telefonumu kotumun cebinden çıkarıp ekranda beliren bildirimlere baktım.

Sınıf grubunda yine saçma sapan bir muhabbet dönüyordu. Beynine soktuklarımın geyikten başka işleri yoktu. Normal şartlarda bu duruma bu kadar irite olmazdım, fakat ben dertlerin içine bir sandal gibi sallanırken onların bu kadar keyifli olması sinirimi bozuyordu.

Arka kapı açılıp Doğu dışarı çıktığında elimdeki sigaranın ateşi filtreye dayanmıştı. İzmariti atıp "Niye geldin lan sen?" diye seslendim. Malum bugün burada olmamın sebebi kendisiydi.

"Bünyamin amca aradı gel diye. Mekanda parti mi varmış neymiş. Zaten bende şans olsa annemden kız doğardım amına koyayım."

"Sanmıyorum kız doğmanın şu kayık tipi kurtarabileceğini."

Gözlerini kısıp küçümseyen bakışlarını üzerimde gezdirdi.

"Benim ölüm bile senin dirini donunda sallar Kayacığım, sen böyle şeylere kafayı yorma."

Günlerdir ilk kez dudaklarım bir gülümsemenin etkisiyle kıvrıldı.

"Yemin ederim ruh hastasısın sen Doğu. Bak çok ciddiyim."

Cebindeki paketi çıkarıp dudaklarının arasına bir dal yerleştirdi. Kaldırımda yanıma oturup "Ateş var mı?" diye sorduğunda kotumun cebindeki çakmağı çıkarıp uzattım.

"Bu geceyi saymıyorum he, hala borçlusun bana."

"Bana ne oğlum, ben mi çağırdım?"

"Yan çizme lan. Sözünde dur."

Derdim bana yetiyordu bir de bu gereksizin çenesiyle uğraşamayacaktım. Saçlarımı karıştırıp "İyi." demekle yetindim.

Sigarayı dudaklarına dayayıp ciğerlerini zehirle doldurdu. Saçma bir şekilde dudaklarını aralayıp dumanı yavaşça dışarı bırakmasını izledim. Duman kalın dudaklarının arasından su gibi akıyordu. Ne yaptığımı fark edince başımı çevirip hafifçe araladığım bacaklarımın arasından asfalta baktım.

"Yarenle görmüyorum sizi ne zamandır?"

Yaren nereden çıkmıştı lan şimdi? Şaşkınca suratına baktığımı fark edince hafifçe kızarıp gözlerini kaçırdı.

Hassiktir.

"Lan," dedim tereddütle. "Yaren'den mi hoşlanıyorsun sen?"

Rengi değişip kırmızının tonlarına doğru kayarken gülmeye başladım. Günlerdir sinirlerim yalama olduğundan verdiğim tepki de tabiiki normal olmamıştı.

"Bir dakika, sadece anlamak için soruyorum. Aylardır bunun için mi kavga ediyoruz biz?"

"Saçmalama amına koyayım!"

Gülmekten ve sinirden karnıma kramp girmişti. Derin bir nefes alıp sırtımı arkamızdaki duvara dayadım.

"Abi biz Yaren'le toplasan iki hafta anca takılmışızdır."

"Şaka mı lan bu?"

"Aynen amına koyayım! Aylardır boşu boşuna dayak yiyorsun."

Gözleri şaşkınlıktan sonuna kadar açılmıştı. Birden otuz iki diş sırıtarak gülmeye başladığında ben de kendimi tutamadım.

"Kaç kere sordum sana derdin ne diye. Doğru düzgün cevap verseydin bu kadar uzamayacaktı mevzu."

"Ne bileyim oğlum ben? Ayrılsanız Derin söyler diye düşündüm."

"Hangi Derin?"

"Yaren'in kankası. Kardeşim."

"Neyse, bitti mi aramızdaki husumet?"

Sigarayı dudaklarıyla kavrayıp başını iki yana salladı. Ama hala gülüyordu.

"Oğlum artık huy oldu, sevmiyorum seni. Bu saatten sonra da siksen olmaz bu iş. Benden umudu kes sen."

"Gidip kendimi alkole vereyim bari. Evlat acısı gibi koydu."

İçeri girmek için ayaklandığımda o da peşimden geldi. Kapıyı açıp geçmesini bekledim.

"Ulan gavura vurur gibi vurdun, ben seni nasıl affedeyim?"

Gülerek omzuna yumruk atıp kapıyı kapattım. Söverek bara doğru yürürken hala gülüyordu.

___ 

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin