71

11.5K 668 27
                                    

| Kaya |

Perşembe.

12.34

Göz kapaklarımı aralayıp olmayan bir noktaya bakarken kolumun altında kıpırdanan Doğu'nun küfürlerinden başka bir şeyi algılayamıyordum.

"Lan Doğu! Kalksanıza oğlum sizi bekliyoruz kahvaltı için!"

Zihnimde yavaş yavaş anlam kazanan seslere tepkisiz kaldığım her saniye beynim iflasın eşiğine sürüklendiğinden Doğu'dan önce davranıp "Tamam." diye bağırdım.

Devrim'in kahkahası ve uzaklaşan adım seslerini duyunca rahat bir nefes alarak başımı tekrar yastığa bıraktım. Sanki kafamın içinde filler üst üste binmiş grup yapıyordu.

"Başın mı ağrıyor?"

Göz kapaklarımı açmaya bile uğraşmadan başımı sallamakla yetindim. Bu bile ekstra bir çaba gerektirirken daha fazlasını bünyem kabul etmiyordu. Kuru dudakları şakağıma değdiği an gözlerim istemsizce aralandı ama hala kıpırdamaya halim yoktu.

Yatak hareketleriyle sarsılırken "Sana kim o kadar iç dedi?" diye söyleniyordu.

Banyoya girip kapaklarını çarpa çarpa dolapları karıştırdıktan sonra elinde ilaç kutusuyla geri döndü.

"Al iç şunu."

Kendi sesim bile beynimi kemirdiği için konuşmadan parmaklarının arasında tuttuğu ilaca baktım. İlacı dudaklarıma yaklaştırıp "Susuz yutabilir misin?" diye sordu. Göz kapaklarımı kapatıp açtım ve ilacı alıp susuz mideme gönderdim.

Sıkıntıyla saçlarını karıştırıp bacağını altına alarak yatağa yerleşirken gözleri hala üzerimdeydi. Bakışlarımın boxerının altında ben burdayım diye bağıran sabah ereksiyonuna takıldığını görünce gülüp alnıma bir fiske vurdu.

"Bir gözün toprağa bakıyor o belli de diğer gözün nereye bakıyor?"

Elini itip koluna hafif bir yumruk geçirirken "Siktir git Doğu." diye güldüm.

Bileğine sardığım parmaklarımı gevşettiğim anda elini kaydırıp parmaklarını benimkilerin arasına geçirdi. Sıcaklığını avucumun içindeki çizgilerde bile hissedebiliyordum. Az uyumaktan şişen gözlerini tam olarak açabildiği bile söylenemezdi, fakat buna rağmen irislerine kadar ulaşan ışıltıyı görebiliyordum. Aramızdaki ufacık mesafe bile katlanılmaz hale gelince diğer bileğini de yakalayıp bedenini yanıma çektim. Kalkmadan tekrar örtünün altına girmek için debelenirken yüzünde dudaklarının sınırlarını zorlayan bir gülümseme vardı. Kokusu yine ciğerlerime dolup kalbimi uyuşturuyordu. Elimi tişörtünün içine kaydırıp çıplak tenini tüm kolumda hissetmenin huzuruyla burnumu boynuna gömdüm.

"Mesain var mı bugün?"

Başımı sallayıp boynunu öperken çıplak bacağımı üzerine atarak aletimi kalçasına dayadım. Parmaklarının saçlarımın arasına kaydırıp usulca okşayıp dudaklarını şakağıma dayadı.

"Kaçta gideceksin?"

"Beş gibi çıkarım. Eve de uğramam lazım."

Solukları o kadar yavaştı ki sustuğunda uyuduğunu düşünerek sıcaklığına biraz daha sokuldum.

"Ben pazar günü dönerim."

Dirseğimin üzerinde doğrulup yüzünü görebileceğim kadar geri çekilirken "Gidecek misin?" diye sordum. Kalbim yine ağzımda atıyordu. Dün yaşadığım korkudan sonra bir adımlık mesafe bile canımı sıkarken adam kalkmış gitmekten bahsediyordu.

Gözlerime sabitlendiği bakışları şerefsiz bir gülümsemeyle kısıldığı an "Ya siktir git Doğu. Hala işin dalgasındasın." Diye söylenerek kendimi yatağa bıraktım. Düşen suratımı avuçlayıp sıkarken gülmemek için dudaklarını kemiriyordu it herif.

"Çok mu korktun?"

O dalga geçiyordu ama benim için olayın komik bir yanı yoktu. Düşüncesine bile tahammül edemiyordum.

Öfkeyle bedenini yatakla arama sıkıştırıp yüzüne dik dik baktım. Kulaklarımdan ateş çıkıyordu.

Çenesini sertçe kavrayıp yüzüne yaklaşırken "Çok korktum it herif, ödüm koptu." Diye fısıldadım. "Bir daha yüzünü göremeyeceğim sandım, öldüm amına koyayım. Oldu mu?"

Gözleri duru bir bakışla yüzümde dolaşırken dudakları "Oldu." diye kıpırdandı. Artık dalga geçmiyordu. Çenesini kavrayan parmaklarımı gevşetip üzerinden yatağa kaydım.

"Ben de geleyim mi bugün senle?"

Serçe parmağını usulca benimkine geçirdiğinde daha fazla dayanamayıp kolumu tekrar üzerine attım.

"Gel."

_____

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin