28

13.9K 835 140
                                    

| Kaya |

Kaya

Doğu

Cuma.

07.30

Kötüye gitmesini beklediğim durumlar yerinde sayarken yerinde saymasını umduğum her şey kötüye gidiyordu. Doğu beklediğimin aksine bana tavır almamıştı ve bu bir anlamda iyi bir şey sayılırdı. Bu kötüye gitmesini beklerken yerinde sayan o malum durumdu. Azgınlığını dizginlediğinde delirip beni yumruklamasını beklediğim için şimdi karşımda oturmuş hiçbir şey olmamış gibi kahvaltı etmesi tuhaf geliyordu. Yerinde saymasını umduğum durum ise bunun beni rahatsız etmemesi, hislerimde herhangi bir değişikliğin olmamasıydı. Bu konuda tamamen boka batmış durumdaydım, onun duyarsızlığını gördükçe dün geceden bahsedip durum değerlendirmesi yapma isteğiyle doluyordum. Ama anlaşmamızda bu yoktu. Yarın bundan bahsetmeyeceksin derken yüzünün aldığı ifade gözlerimin önünden gitmiyordu. Dilimin ucuna gelen her kelimeyi yutmak zorundaydım, taş olup mideme otursa bile. Ki kalabalık kahvaltı masasının da bu konuşma için uygun bir yer olduğunu sanmıyordum.

Masada bir muhabbet dönüyordu ama ben düşüncelerimin içinde boğulurken kafamın içindekiler dışında her şeye fazlasıyla yabancı hissediyordum. Beynim Doğu'nun kahkahasını diğerlerinden ayırıp direkt olarak algıladığında gözlerimi tabağımdan kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerinin etrafındaki çizgilere kadar yüzünün her noktası bu gülümsemenin keyfini çıkarıyordu. Baktıkça gözlerimi üzerinden çekmek zorlaşıyordu, debelendikçe battığım bir bataklığa çakılmıştım sanki.

Gözleri yavaşça bana kaydığında yüzümü ifadesiz tutmak için elimden geleni yaptım. Düz ifademi görmemiş gibi gülerek göz kırptı. Artık iyiden iyiye geçen gecenin hayal olduğunu düşünmeye başlamıştım. Gerçekten yaşanmış olsaydı en azından bir yerde açık vermesi gerekmez miydi?

Sandalyesini iterek ayağa kalktığında gözlerim hala onun üzerindeydi. Oysa o bir daha bana bakmamıştı. Neden böyle ağır ve saçma hissettiğim konusunda en ufak bir fikrim yoktu.

"Ben erken çıkıyorum. Kaya sen Devrimlerle geçersin okula kardeşim."

Ağzıma dolan küfürleri yutmak için kendime birkaç saniye verdim. Mantıktan uzak içgüdülerim suratına bir yumruk geçirip genişliğine sıçayım dedikten sonra defolup gitmek istiyordu. Ama şimdi çıkıp gitsem de yüz yüze bakacağımız bin tane ortama giriyorduk. Bir kez daha söyleyeceklerimi yutup ufak bir çene hareketiyle onaylarken yüzüne bakmadım. Baktıkça sinirden midem kasılıyordu.

"Sen nereye lan?"

Suratında beliren yavşak ifade söyleyeceklerinin hayra alamet olmadığını çok net belli ediyordu.

"Sevde'yi alacağım."

Biri yumruk atsa bu kadar sarsılmazdım. Ulan daha yirmi dört saat geçmemişti üzerinden be. Bu şerefsizliğin kaçıncı seviyesiydi bilmiyordum, tek bildiğim babamın bile bu sınıra yaklaşamayacağıydı.

"Gerizekalı."

Doğu gülerek "Hadi eyvallah." derken gözleri yüzüme takıldı. O an tek yaptığım dün buraya neden geldiğimi sorgulamaktı. Çünkü gitmekten çekindiğim o evde bile bu kadar boktan hissetmeyeceğimi biliyordum. Yağmurdan kaçarken şemsiye götüme girmişti, bundan daha kötü ne yaşayabilirdim?

Göz bebekleri kısa bir an titrediğinde dün geceden beri beklediğim o işareti gördüğümü sanarak yüzüne daha dikkatli baktım. Sadece bir an süren o bakışlar yerini yine o şerefsiz gülümsemeye bıraktı. Odadan çıkıp giderken arkasından bakmadım. O dün geceyi sildiyse ben de silecektim. Bir erkeğin içinde zevkten inlediğimi hatırladıkça kendimle gurur duymuyordum zaten. O erkeğin şerefsiz Doğu olması ise bambaşka bir pişmanlık sebebiydi.

___

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin