| Doğu |
02.48
Odanın kapısını aralayıp sessizce içeri süzüldüğünde dönüp ona bakmak yerine kıpırdamadan sigaramı içmeye devam ettim. Pencere pervazına yaslanarak içtiğim kaçıncı sigaraydı bilmiyordum, kafayı yiyerek geçirdiğim saatleri özeti önümdeki tablada yatıyordu.
Ona bakmamakta ısrar etsem de tişörtünü çıkarıp odanın köşesindeki kirli yığınına doğru fırlattığını görebiliyordum. Görmekten ziyade biliyordum, eve gelip odaya girdiği anda ilk yaptığı şey buydu.
Kemerini açıp pantolonunu bacaklarından sıyırırken odadaki tek ses kemerindeki metalden gelen sessiz çınlamaydı. Pantolonu koltuğun üzerine bırakıp bana doğru adımladığında olduğum yerde gerildiğimi hissettim. Vücudumda dolaşan gerilim o kadar fazlaydı ki en ufak temasta her şeyin elimde patlayacağını biliyordum.
"Özür dilerim."
Beklediğim aşırı tepki açığa çıkmadığında sigaramı usulca ağzına kadar dolu olan tablaya bastırıp sigara kokan ellerimle yüzümü ovaladım. Boğazım kupkuruydu, üzerime sinen koku beni bile boğuyordu. Hissettiğim korku tüm ağırlığıyla, hala boğazımdaydı.
"İyi," dedim duygusuz bir sesle. "Özür diliyorsan tamam."
Yanında geçip yatağımızın kenarındaki komodinde duran bardağa uzandım. Boğazımı bir yudum suyla yumuşatırken bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum ama bakmayacaktım.
"Git bir duş al, sonra konuşalım."
"Söyle ne söyleyeceksen."
Bezgin bir nefesle saçlarını karıştırırken "Eve gittim Doğu. Lütfen git duş al, biraz sakinleş öyle konuşalım." dediğini duydum.
İtiraz edecek durumda olmadığım için tepkimi altımdaki boxerı sıyırıp olduğu yerde bırakarak göstermeyi seçtim. Yapma diyerek beni uyardığı ne varsa yapmak istiyordum o an.
Kapının arkasındaki havluyu alıp belime sardıktan sonra yüzüne bakmadan odadan çıktım. Duşta geçirdiğim kısa süre bile katlanılmazdı. Ne olduğunu deli gibi merak ediyordum, düzgün bir açıklama yapmak zorundaydı. Sırf aklımdan geçen korkunç ihtimaller için bile borçluydu bunu bana.
Odaya döndüğümde rolleri değişmişiz gibi pervaza dayanmış sigara içtiğini görünce ıslak saçlarımı sallayarak yatağa yöneldim.
"Çok içmişsin." Sigara izmaritlerini kastettiğini bildiğim için yüzüne bakmadan omuz silktim.
"Dersten sonra abim aradı. Eve çağırdı konuşmak için."
Geldiğinden beri ilk kez yüzüne baktım çünkü sesindeki bir şey bunun normal bir konuşma olmadığını ele veriyordu.
"Şüpheleniyordu zaten, biliyorsun. Ama hiç direkt sormamıştı."
"Sordu mu?"
Sadece başını sallayarak onayladı. Pek şaşırdığım söylenemezdi. Son zamanlarda, özellikle beraber eve çıktığımızdan beri, abisinin ikimizi yan yana görmekten hoşlanmadığını biliyordum. Sözlü olarak dile getirmese de beni gördüğünde beti benzi atıyordu.
Dizlerimdeki tüm güç çekilirken yığılır gibi yatağa oturdum. Bu anı o kadar çok düşünmüştüm ki kafamda bin türlü senaryo dönüyordu. Birlikte geçirdiğimiz zaman azımsanamayacak kadar uzundu, ama ailesi söz konusu olduğunda vereceği tepkileri tahmin etmek zordu. Benim için dünyayı yakma ihtimali olduğu gibi bir anda her şeyi kestirip atma ihtimali de vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sınır hattı
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.