| Kaya |
Çarşamba.
23.45
Öfkeden titreyen ellerimi hiçbir yere sığdıramıyordum. Ki kendi bedenime bile sığamıyorken ellerime bir yer bulamamam gayet normaldi.
Her şey olabilirdi; şartları o kadar zorlamıştık ki, gelip suratıma bir yumruk geçirse bile ona hak verebilirdim. Ama şu an yaptığı şeyi hazmedemiyordum. Sakinleşmek için aldığım nefesler hiçbir boka yaramıyordu. Haber bile vermeden siktir olup gidecek kadar şerefsiz bir herif değildim ben. Bu kadarını kaldırabilecek kadar karaktersiz değildim. Saatlerdir göğsümü daraltan bu baskıyla savaşıyordum ve kapısında olmama rağmen baskı azalmanın yakınından bile geçmiyordu.
Çelik kapı açılıp öfkeli suratı görüş alanıma girdiğinde ciğerlerimdeki hava aniden boşaldı. Öfke ve uyuşma hissi aynı anda uzuvlarıma yayıldı.
Duraksamadan hızlı adımlarla bana yürürken arkasında gürültüyle yuvasına oturan kapı yüzünden irkilmedi bile.
"Ne var amına koyduğum, ne var?"
Öfkeyle irileşmiş gözlerine dalıp gittiğim kısacık anda buraya ne için geldiğimi unutarak boş boş yüzüne baktım. Beklentiyle karışık bir kaosla parlayan bakışlarını vücudumda dolaştırdığında haber bile vermeden siktir olup gideceği gerçeği ani bir yumruk gibi göğsüme indi.
"Çizginin öteki tarafında olmak istemiyorum dedikten sonra siktir olup gitmek delikanlılığın kaçıncı maddesi oluyor tam olarak?"
Göz kapakları bile kıpırdamadı, kirpikleri yanağına dokunmadı. Onlarca kavgadan sonra ilk kez bana bu kadar soğuk bakıyordu. Ruhuma ulaşan bir titremeyle ürperirken gözlerimi yüzünden ayırmamaya çalıştım.
"Ulan utanmasan sınır dışı ettireceksin, bir de gelmiş siktir olup gitmekten bahsediyorsun." ellerini saçlarının arasına daldırıp kesik kesik solurken "Ne istiyorsun lan benden?" diye bağırdı. Yapmayı düşündüğü şey bu kadar kanıma dokunmamış olsaydı soğuk bakışlarından etkilenip geri adım atabilirdim ama içinde bulunduğumuz şartlar buna engel oluyordu. Cayır cayır yanacağımı bile bile kendimi alevlere doğru koşmaktan alıkoyamıyordum.
"Haber vermeden gidecek miydin cidden?
Ciğerlerindeki tüm hava ıslığı andıran bir sesle boşalırken yüzüme boş bir ifadeyle baktı.
"Haber vermemi bekliyorsun yani? Cidden?"
Sorduğu soru değil ama içinde olduğu umursamaz hava beni hazırlıksız yakalamıştı. Gözlerindeki bakış bile aramıza aşamayacağım mesafeler koyuyordu. Hesap sormaya gelmiştim ama şu an yaptığım şey mantıksız görünüyordu. Adam 'sen kimsin amına koyayım' tavrıyla bana asrın ayarını vermişti.
Ciğerlerim aldığım her solukla sızlarken yanan gözlerimi kırpıştırarak acıyı dağıtmaya çalıştım.
"Eyvallah Doğu." dedim kuru bir sesle. "Nerde durduğumu unutmuştum, hatırlattığın iyi oldu."
Bakışlarındaki hırs kırılıp göz bebekleri titrerken gözlerimi yüzünden ayırıp ayaklarımın altından kayan toprağa baktım. Derin bir nefes aldım ama aldığım her nefes sanki havasız bir odada ölümü bekliyormuşum gibi hissettiriyordu.
"Niye geldin buraya?"
Ne diyeceğimi bilemeyerek gözlerinin içine baktım. Hesap sormaya geldim desem ne olacaktı, ne değişecekti? Bana, hayatıma dahil olmaya nasıl istekli olduğunu görmüştüm ama şimdi yüzüne bakarken her şeyi ben mi hayal ettim, diye düşünmeden edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sınır hattı
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.